“Yılanın biri ateş böceğinin peşine düşmüştü.
Onu tam yemek üzereyken ateş böceği;
-“Sana bir şey sorabilir miyim?” dedi.
Yılan;
-“Aslında kurbanlarımın sorularını cevaplamam, ama bir istisna yapıp sana
izin vereceğim” dedi.
Ateş böceği sordu:
-“Sana bir şey mi yaptım?”,
-“Hayır” dedi yılan.
-“Senin besin zincirine mi dahilim?” diye sordu ateş böceği.
-“Hayır” dedi yine yılan.
-“O halde niçin beni yemek istiyorsun?” diye sordu.
-“Işığını görmeye dayanamıyorum da ondan.” dedi yılan.
İnsanları geçimsiz yapan, bir başkasının ışığından, çabasından huzursuzluk duyacak hale getiren şey nedir? Tüm beyazların, griye çalındığı tüm renklerin hızlıca kirlendiği uyuşmuş bir çağ bu.
Baktığın bensem, gördüğün sensin. Bende ne varsa aynısı sende olduğundandır misali. Baktığın yer kırık, kapkaranlık bir camsa nasıl göreceksin aydınlığı? En koyu karanlığa rağmen gökyüzünde parlayan ayın unutulduğu bu dönemde herkes aydınlıktan kaçıyor mu?
Gözlemlemeye başladıkça her bir insan aslında kendi küçük dünyasının kıyametini yaşıyor. Her bir gerçek acı, sayısız başka acıya gebe. Azalmıyor hatta artarak ilerliyor. Reçeteler, tarifler hiçbiri çözüme ulaştırmıyor. Neresinden tutsan elinde kalıyor. Her olguda yaşanılan ciddi bir dejenerasyon mevcut, toplumun her kesimine sirayet etmiş durumda.
Böbürlenme, hırs, kibir, hazza meyletme, iktidar ve güç istenci her biri kendi içinde ne kadar sığ değil mi? Halbuki adını bilen son insan öldüğünde, dünyada hiç var olmamış olacaksın. Bundan daha manalı bir özet olamazdı herhalde. Geriye bu dünyadan nasıl geçtiğin kalacak sadece. Kırdın mı, incittin mi yoksa yeşertmek için, inşa etmek için mücadele mi ettin? Herhangi bir başka canlının acısını yüreğinin bir yerinde hiç hissettin mi? Bir anlığına, kısacık bir anlığına bile olsa o insan olabildin mi?
Geçenlerde kimin yazdığını bilmediğim bir metne rastladım. Tüm sözcüklerin nahifçe ruhuma dokunduğu bir metin oldu, bu hafta ele aldığım konuyla da oldukça yakından bir temas var.
“Kelimelerini başkalarının canını yakmak, küçük düşürmek, iftira etmek ve yaralamak için kullanma fırsatın olacak. Aynı zamanda kelimelerini başkalarını yüreklendirmek, iyileştirmek, ilham vermek, umut olmak ve sevmek için de kullanma şansın olacak. Bazen elbette yanlış seçimler yapacaksın… Kelimelerini özenle seç ve kullan. Diğerleri kelimelerini yanlış kullandıklarında sen yine de sözcüklerini koru. Sesinden çıkıp birini incitmesine izin verme. Her sabah uyandığında, ağzından hayat veren kelimelerin çıkacağı sözü ver kendine… Nezaketi ve şefkatiyle bilinen biri ol. Nahifliği seç.”
Hayatını, buna aşırı ihtiyaç duyan bir dünyaya hayat vermek, umut olmak için kullan. İyiliği seçtiğin için kısa vadede kaybetmiş, incinmiş gibi hissedebilirsin. Ama bunu unutma iyiliği seçtiğin için asla ama asla pişman olmayacaksın.
Bir kırık hüzün bu, soluksuz coğrafyada bağrımı delen…