TÜYAP Karadeniz Kitap Fuarı kapılarını 8. kez kapattı.
Fuarın geçmiş yıllara oranla hızlı bir ivme kaybettiğini üzülerek söylemek isterim.
Katılımcılar ve okuyucuların dile getirdiği sorunlar çözülmedikçe eğer gelecek yıllarda da yapılacaksa fuarın panayıra dönüşeceğine hemen herkes inanıyor.
Nedir bu sorunlar?
Fuarı okuyucuya cazip hale getirecek, onu fuar alanı içerisine çekecek, alışveriş yapmasını sağlayacak unsurlar nelerdir?
Bunlara bakmak gerek…
Birinci etken, halkın alım gücünün düşüklüğü, kitaba ayrılacak bütçenin azlığı…
Ki buna fuarı düzenleyenler yapacağı bir şey yok. Tamamen ülke meselesi…
İlk üç gün hava şartlarının kötü oluş ziyaretçi sayısına müthiş darbe vurdu.
Fuarda okuyucu görmeyi arzu ettiği yazarları göremedi, aradığı pek çok yayını raflarda bulamadı.
Şahsen ben, didik didik aramama rağmen numunelik olsun tek bir adet Atlas bulamadım.
Fuar, yavaş yavaş kitaplıktan çıkıp kırtasiyeciliğe doğru koşuyor.
Kitap fuarında, anahtarlık, kupa bardak, poster, kaplama kağıtları, kalem gibi kırtasiye malzemelerinin satışının yapılması ne kadar doğru bir yaklaşım?
Daha beterini söyleyeyim de biraz daha şaşırın…
Halk pazarlarında “gel vatandaş gel, domatese gel, patlıcana gel” diye bağırırlar ya…
Kitap Fuarı’nda buna da şahit olduk.
Adamın birinde standın köşesine geçip, “Gel, kitaba gel” diye bağırırken ben de hayretler içerisinde küçük dilimi yutmamaya çalışıyordum.
Bazı büyük yayınevlerini fuarda göremedik.
Niye katılmadılar?
Bilemiyorum…
Stantların m2’sinin 1200 TL + KDV oluşunun bunda payı var mıdır?
Cevabı merak edilen bir soru…
Bir ilginç yön de şu;
Yayınevinden kitabı internetten almak istediniz…
Diyelim ki 100 TL.
Fuardan almak istediniz 130 TL…
O vakit fuara gitmeye ne gerek var?
Bir eleştiri konusu da Samsunlu yazarlara verilmeyen değer…
Fuarın en ücra köşesindeki, hücre şeklindeki, satışı yapılmayan stantlara layık görülen Samsunlu yazarlar bu durumu kesinlikle hak etmiyor.
Gönül isterdi ki fuarın hemen girişindeki alanda kendilerine geniş bir yer verilsin. Ziyaretçiler önce kendi yazarlarını görsün kitaplarını incelesin. İmzalattırıp satın alabilsin.
Ondan sonra her iki salona yönelip diğer stantları gezebilsin.
Böyle yapılsa fena mı olur?
Asla…
Son olarak, şu eleştiriyi de yapayım ve yazıyı tamamlayayım…
Düzenlenen panel ve konferanslara izleyici katılımı bir hayli düşük idi.
Sahnede üç- dört konuşmacı, onları dinleyen sekiz-on kişi…
Varın bunun suçlusunu siz bulun.
Görünen bir gerçek var…
Her yıl düzenlenen Karadeniz Kitap Fuarı artık kan kaybediyor.
Organizasyonun içerisinde yer alan herkes şapkasını önüne koysun ve ciddi ciddi düşünsün.