Dün, babası Devlet Bankası’nın bankeri,
Aynı zamanda bir kalpazan olan,
Kendisi, dünya nimetlerini elinin tersiyle iten,
Bir fıçıda yaşayan Büyük İskender'e,
"Gölge etme" diyen, Diyojen'i anmıştık...
Bugün Diyojen'i anmaya devam ediyoruz.
*****
Kalpazan babası ile Sinope'den sürgün edilince,
Önce Delphoi’ye, ardından Atina’ya gelip yerleşmişler,
Hak ve özgürlükleri kısıtlı bir sürgün olarak,
Atina'da umduğunu bulamayan Diyojen'in,
Herhangi bir geliri de yoktur.
Babası ile sefalet ve sıkıntılar içinde yaşamaktadır,
Dostsuz ve himayesizdir,
Farelere imrenecek kadar yokluk içindedir,
Bir gün yiyecek bulmak için koşturan bir fareyi görür,
"Bu hayvan bile Atina'lıların mutfağına girmeyi biliyor,
Ben onların sofralarına oturamıyorum"diye bağırır,
İşte bu andan itibaren,
Hayvanların yaşamını doğaya daha uygun bulur,
Hayvanların yaşamına özenir...
*****
M.Ö. 4. yüzyıl, Atina'da bugün dünyanın kabul ettiği,
En büyük filozofların çağı yaşanıyor,
Diyojen çağın en büyüklerinden Antisthenes'in,
Doğaya uygun yaşama çağrısını işitmiş,
Öğrencisi olmak için Antisthenes'e koşmuştur.
Okulunu kapatan, öğretmenliği bırakan,
Öğrencilerine ders vermemeye yemin eden Antisthenes,
Diyojen'i kabul etmez, ısrar edince,
Diyojen'i sopasıyla vurarak kovalar,
Diyojen, kendisini kovalayan Antisthenes'e başını uzatarak,
"Vur, konuştuğun sürece, beni kovabilecek kadar,
Sert bir sopa bulamayacaksın"der,
Bu durum Antisthenes'in hoşuna gider,
İnatçı Diyojen'in ısrarı karşısında yeminini bozar,
Tekrar öğretmenliğe başlayarak, Diyojen'i yetiştirir.
*****
Avukatlık gününde, Sokrates’i anmıştık,
İşte, Antisthenes ve öğrencisi Diyojen'in,
Kinik (Köpeksi) okul felsefesi,
Sokratesci okullardan biridir...
Bu okulun kurucusu Antisthenes,
Sokrates'in ölümünden sonra,
“Kynosarges Gymnasion”da, ders vermeye başlayınca,
Okul, "Kinikler Okulu" adını almıştır,
Antisthenes'e, mutluluğa ancak erdemle ulaşılabileceğini,
Erdemin de dünyevi hazlardan uzakta mümkün olabileceğini,
Mülkiyet, aile, din vb. değer ve yargıları red edilmesi gerektiğini, savunur.
Kinizme göre, "İnsan kendi kendisine dayanmalıdır ki,
Erdemli, yani kendine yetebilen bir kişi olabilsin."
Kinikçiler, kendilerine özgü çilecilik,
Töre ve Tanrı tanımazlık anlayışlarıyla,
Her türlü uygarlık değerini yok saydıklarından,
Yaşama biçimleri ile hiçbir kuralı tanımama,
İlkesine dayandığından, "Kinik"adıyla anılmışlardır.
Kinikçilerin bu yaklaşıma uygun gösterdikleri kişi ise,
Büyük düşünür, filozof Sokrates'tir.
*****
Doğalcılık olarak da adlandırılan Kinizme,
Asıl ününü kazandıran ve yayılmasını sağlayan,
Öğretiyi eyleme dönüştüren ve uygulayan Diyojen'dir,
Gerçek erdeme, fıçının içinde yaşayarak ulaşmaya çalışan,
Toplumsal gereksinimlerinden kendisini uzaklaştırmıştır,
İnsanların değerlerinin doğaya aykırı olduğu düşüncesi,
Stoacı düşünce temelinden beslenmiştir...
*****
Diyojen bir sürgündü, kalpazan bir adamın oğluydu,
Herkes tarafından itilmiş,
Hakaret edilmiş ve küçümsenmekteydi,
Bu durum Diyojen'e, o kadar ağır gelmişti ki,
Her şeyden vazgeçmenin en büyük erdem olduğuna inandı...
Ama onda güçlü bir irade, kararlılık ve cesaret vardı,
Üstelik çok iyi konuşuyordu, üstün ve pırıl pırıl bir zekâya sahipti.
Diyojen, günlük yaşamında çok zaman kirli ve pis elbisesi,
Köpek derisine benzeyen mantosu ile dolaşır,
Geceleri heykel diplerinde ve sokak köşelerinde yatardı.
Bir tası, bir fıçısı ve bir sopası vardı,
Ölü gömerken kullanılan fıçının içinde yaşaması ise,
Herkesi şaşırtıyordu...
Fıçısından başka bir de su içerken kullandığı tahtadan tası vardı,
Ama bir gün, çeşme başında avucu ile su içen bir çocuğu görünce,
“Bu çocuk bana fazladan eşyam olduğunu öğretti” diyerek,
Tahta çanağını da kırıp attı...
*****
Diyojen, aşırı gururlu bir insandı ve herkesi küçümserdi!!!
Sıradan insanlardan nefret eder ve o derece küçük görürdü ki,
bir öğle vakti elinde fenerle dolaşırken,
Ona, "Ne arıyorsun" diye soranlara,
“Bir adam arıyorum”diye bağırarak,
Atina sokaklarında dolaşmış,
Böylece Atina’da adam görmediğini anlatmak istemiştir...
Kış günleri çıplak ayakla karlar üzerinde dolaşır,
Donmuş heykelleri kucaklar, kendi vücuduna eziyet ederdi.
*****
Dönemin en ünlü filozoflarından,
Hatta en önemli ve değerlisi, filozofların öğretmeni Platon,
Yani bizde bilinen adıyla Eflatun,
Diyojen'e "Çılgın Sokrates"demekteydi,
Eflatun bile, Diyojen'in Sokrates'ten daha cesur,
Daha pervasız, korkusuz olduğunu kabul etmişti...
Diyojen'in bilinç altına Sinope'den sürgün edilmek,
Adeta kazınmış, hiç silinmemiş olsa gerek ki,
Tam bir servet ve varlık düşmanı idi,
Bunların, düzenin, kanunların, kararların,
Törenin ve tanrıların ERDEM'e ters düştüğünü iddia eder,
Zamanın felsefe okullarında, çekinmeden eleştirirdi,
O gün felsefe okullarında konuşan hatiplere,
"Zamanın Uşakları" diyerek, onların güce olan,
Tapınma ve menfaatçiliklerini yererdi,
Hatta üstadlar üstadı Eflatun'un öğretilerini,
"Zaman Kaydı" olarak nitelendirirdi...
Eflatun'u Tiranın hizmetine girerek,
Yoksulluktan kurtulması,
Kendisinin ise, yoksulluk içinde yaşayarak,
Tiranın hizmet etmekten kurtulması olarak,
Özgürlük arasındaki erdem farklılığını ortaya koymaktadır...
*****
Diyojen’in, Diyologlar, Tragedyalar, Mektuplar adlı eserleri,
Günümüze ulaşmamıştır.
Diyojen’le ilgili en değerli bilgiyi,
Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri adlı kitabın yazarı,
Diogenes Laertios’un aktardığı çoğu otantik,
Yüzlerce anekdottan öğreniyoruz,
İnsanlar arasında yüzlerce yıldan beri anlatılan bu anekdotlar,
Diyojen’le ilgili en değerli malzemeyi oluşturmaktadır.
Diyojen, insan için iki disiplin kabul ediyordu:
1- Ruh disiplini 2- Beden disiplini
Ona göre, beden disiplini jimnastikle elde edilebilirdi,
Ruh ise, ancak erdem ile gelişebilirdi,
Erdemin ise, doğaya uygun yaşamak olduğunu bulmuştu.
İnsanın erdemli olması, doğaya uygun yaşamasıydı,
Bunun yolu ise, olabildiğince arzu ve ihtiyaçları azaltmak,
Hatta kaldırmaktan ibaretti.
*****
Sokrates, Agora’da,
"Bu pazar yerinde ihtiyacım olmayan ne kadar çok şey var!" demişti,
Diyojen'e göre, refah, nezaket, güzel sanatlar,
Bilim, cezalandırılmaları gereken fazlalıklardır;
Zenginlik, asalet ve onur, iğrenilecek şeylerdir,
Din ve kanunlar, politikanın icatlarıdır,
Evlenme ve mülkiyet kaldırılması gereken fazlalıklardır,
Zira, doğa hükümetinde her şey ortaklaşadır;
Servet, kadınlar, çocuklar...(Antik çağda, Karl Marks'ı dahi aşmış.)
*****
Zamanın bütün filozoflarının,
Hükümdarlarla temas içinde olmaya özen gösterdikleri bir çağda,
Sokrates’in ruhuna sadık kalan Diyojen,
Bu tür ilişkilerden kendisini sakınmaya özen göstermiştir.
Her yönden kendine yeten güçlü biri olmaya çalışan,
Ama bu erdemleri politika alanına girdiği zaman,
korumanın mümkün olmadığını iyi bilen Diyojen,
filozofun yoksul, ama kendine yeten erdemli hayatını,
saray filozofunun zengin fakat eğilmiş hayatına,
Kesinlikle tercih edilmesi gerektiğini savunmuştur...
Diogenes Laertios, bu konuda onunla Platon arasında geçen,
Şu konuşmayı aktarmıştır,
Platon, bir gün onu yeşillik yıkarken görünce,
Yanına yaklaşıp usulca,
"Dionysos’un hizmetinde olsaydın, şimdi yeşillik yıkamazdın." deyince;
Diyojen'de, aynı biçimde usulca,
"Sen de yeşillik yıkasaydın, Dionysos’a hizmet etmezdin." diye,
Karşılığını vermiştir.
*****
Üçüncü bir yazı ile Diyojen'i anmak,
Artık şart olmuştur,
Ancak biz yazımızı,
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ümüzün,
Çok önemli bir sözü ile bitirelim.
"Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar."