Yöremizin adamıdır Diyojen,
Hırçın Karadeniz'in, Sinope'sinde
İnsandaki doğasını yansıtan,
Tarihi etkileyen filozoflardan,
M.Ö. 412-323 yılarında yaşayan,
Kinizim (Kinik) felsefesinin savunucularından,
*****
Kinizm, Erdem'i esas alır,
Erdem, dünyadaki her şeyden üstündür,
Esas olan, insanın nefsine hakim olmasıdır,
Dünya değerlerine köle olmamasıdır...
*****
Kinik felsefeye kendini adayan Diyojen,
Sinope'de bir fıçı içinde yaşar,
Yalın ayak, mutlu bir şekilde dolaşırmış,
Tek yediği bayat ekmek,
Tek malı tahta su çanağıdır...
Hatta bir gün eliyle su içen bir çocuğu görünce,
Tahta çanağı da kaldırıp, atmıştır!!!
*****
Sinope'deki ahali, Diyojen'in bu haline alışmış,
Sık, sık onunla sohbet etmek için yanına gidermiş.
Diyojen pek konuşmazmış insanlarla,
Konuştuğu nadir anlardan birinde ona,
"Sence akıllı adam, nereden belli olur?" diye sormuşlar,
Diyojen "Tabii ki konuşmasından." demiş,
"Peki, adam hiç konuşmazsa?" demişler,
Diyojen de, "O kadar akıllısına rastlamadım henüz" diye yanıt vermiş,
Ona göre, çok ve boş konuşmak kadar kötü bir şey yoktur,
Çok dinlemek için iki kulağımızın,
Az konuşmak için bir ağzımızın olduğunu her söylemiş...
*****
Günlerden bir gün Diyojen fıçısında güneşlenirken,
Onun namını çok uzak diyarlardan duyan,
Büyük İskender yanına gelmiş.
Fıçıdaki Diyojen'den hiç kıpırdamamış,
Aksine Diyojen fıçısına daha çok yerleşerek,
Güneşi iyice hissetmeye çalışıyormuş,
Büyük İskender, bu duruma çok bozulmuş.
Diyojen'in başına gelip dikilmiş,
İstediği her şeyi yapabileceğini,
Büyük bir imparator olduğunu göstermek için Diyojen'e,
"Dile benden ne dilersen?" demiş...
Işıktan zor araladığı gözleriyle,
Büyük İskender'e söyle bir bakan Diyojen,
"Gölge etme," demiş,
İmparatoru ret etmiş!!!
Büyük İskender, çok kızmış,
Ama, ona bu davranışının sebebini sormuş.
Diyojen, "Ben nefsimi kendime esir ettim,
Onun tüm isteklerini çiğnedim,
Ama sen ise,
Servetin, saltanatın yani nefsinin istekleri ardında koşuyorsun.
Sen nefsinin kölesisin,
Bana ne yardımın olabilir ki?"diyerek,
Büyük İskender'i çok şaşırtmış...
*****
Bir gün dar bir sokakta,
Diyojen'in karşına zengin, kibirli başka bir adam çıkmış.,
Sokakta ikisinden biri kenara çekilmedikçe,
Geçmek mümkün değilmiş,
Gururlu ve kibirli zengin, iğrenerek bakmış,
Hor gördüğü Diyojen'e tiksinerek,
"Ben bir serseriye yol vermem." demiş.
Diyojen ise kenara çekilerek sakince,
"Ben veririm!!!" karşılığını vermiş...
*****
Diyojen hikayeleri ve savunduğu felsefesiyle,
Herkesin içinde mutlu olmak için,
Gerekli her şeyin barındığını anlatmış,
Gerçek mutluluğun parayla, itibarla,
Maddesel bağımlılıkla asla mümkün olmadığını,
Dünyadaki en önemli şeyin,
Hür olmak olduğunu hep söylemiş...
*****
Bir sebeple gittiği Atina sokaklarında,
Elinde fenerle dolaşırken,
Atina'nılar sormuşlar,
"Ne arıyorsun." diyerek,
Diyojen,"Adam arıyorum adam!" diye,
Dolaşmasına devam etmiş...
*****
Aslında, bir çilekeşliktir, Diyojen'in hayatı,
Düşüncesi, kendine yetme ve sadelik ilkeleridir,
Gelenekçiliğe ve maddeciliğe tavırlıdır,
Paraya, itibara ve maddesel bağımlığa karşıdır,
Her türlü yerleşik kuralın,
İnsanın doğasına aykırı düştüğüne inanır,
Yerleşik kurallara tavır almıştır,
İnanışların boş olduğunu göstererek,
İnsanları doğal yaşam biçimine çağırmıştır.
*****
İnsanlık bu güne kadar neden,
Diyojen'in "Gölge etme" den oluşan,
Bu iki kelimesini unutmamıştır???
Çünkü dünyanın en büyük imparatoru da olsa,
Bir insanın, diğer bir insana,
"Dile benden ne dilersen." demesi,
İnsanın özgürlüğüne,
İnsan hakları ve demokrasiye yapılmış,
En büyük TEHDİTTİR...
*****
Bu arada şunu da, özellikle anlatmalıyım,
Diyojen'in babası Hakestes,
Asıl mesleği kuyumculuk olan bir kalpazandır,
Sinope'de Devlet Bankasından sorumlu bankerdir,
Pers'lere ödenecek vergiyi
İçi bronz olan, dışı gümüş sikkeler basarak ödeyip,
Kalan gümüşü çalınca,
Baba, oğul Sinope'den sürülmüş, dışlanmışlardır,
Bu utanç, Diyojen'in ruhunu derinden etkilemiştir.
*****
Bundan sonraki köşe yazımızda da,
Diyojen'i anacağız,
Ama yazımızı, Jean Jacques Rousseau'nun,
“İnsan, hür doğmuş ama her yerde zincire vurulmuştur.”
Sözüyle noktalayalım...