Emma Bombeck Avustralya’da kanserden ölmeden hemen önce şunları yazıyor;
Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer;
Hastayken yatağa girer dinlenirdim...
Ben olmadığım zaman her şey kötüye gidecek diye düşünmezdim..
Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım..
Daha az konuşur, ama daha çok dinlerdim...
Yerler kirlense,
Masa örtüm lekelense bile daha çok arkadaşımı akşam yemeğine davet ederdim...
Oturma odasında TV seyrederken, patlamış mısır yer,
şömineyi yakmak isteyen birisi olduğunda ona engel olmazdım...
Bana gençliğini anlatmaya çalışan dedeme daha çok vakit ayırırdım...
Kocamın sorumluluklarını daha çok paylaşırdım...
Saçım bozulmasın diye, arabanın camının açılmasını önlemezdim..
Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum..
TV seyrederken daha az,
Hayata bakarken daha çok ağlar ve gülerdim...
Ömür boyu garantilidir denilen hiçbir şeyi satın almazdım!..
Hamileliğimin bir an önce sona erip, doğum yapmayı dilemek yerine,
hamile olduğum her anın tadını çıkarır ve içimde bir canlı yaratmanın
ne kadar harika olduğunu fark ederdim...
Çocuklarım beni öpmek istediklerinde,
Asla Önce git ellerini yüzünü yıka demezdim...
Onlara daha çok seni seviyorum, onlardan da daha çok özür dilerim derdim...
Ama başka bir hayat verilseydi en çok yapacağım şey;
Her dakikasını değerlendirmek olurdu..
Dikkatle bak!.. Gerçekten gör!.. Yaşa!.. Vazgeçme!..
Küçük şeyler için şikâyet etme!..
Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye sahip olanlar ve
kimin ne yaptığı beni ilgilendirmezdi..
Bunun yerine, ilişkilerimi güçlendirmeye çalışırdım..
Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her şey için Allah’a şükredin!..
Sonuçta;
Tek bir hayatınız var ve bir gün sona eriyor.."