MİLLET olmanın, var olmanın ve varlığını devam ettirebilmenim gereğidir;
Hayata,
Geçmişe, büyüklere saygı duymak.
Sadece duymakta değil.
Bu saygıyı hayatın her anında, her kesitinde devam ettirebilmek.
Düşünün…
Daha doğrusu düşünmelisiniz!
Bu ülkenin varlığını geçmiş büyüklere borçlu olduğunu…
O halde, o büyüklere gün gelip, yıllar geçip yaşlandıklarında, saygı duyacaksınız.
El üstünde tutacaksınız.
Onlara, ağır hayat şartlarının tüm zorluklarına rağmen insanca yaşamalarının yolunu açık tutacaksınız.
Yaşlılık kimsenin arzuladığı bir evre değil…
Ama siz istemesiniz de kabul etmeseniz de yıllar sizi tüketiyor.
Hiç unutmam, rahmetli büyükbabam;
‘Bu ihtiyarlık kapıdan, bacadan sokulacak şey değil ama imanını sevdiğim sana sormadan geliyor’ derdi.
Aldığınız yaşlarla birçok melekenizi kaybediyor.
Hayat şartlarının size uyarlanmasını bekliyorsunuz.
Dolayısıyla geçmiş hizmetleriyle bizleri ayakta tutan büyüklerimiz, yaşlandıklarında bizlerden çok şey bekliyorlar.
Öyle halledilmeyecek şeyler değil tabii…
Sadece yaşlanarak kaybettikleri melekelerini telafi edebilecek günün teknoloji kolaylıkları bunlar.
Hadi lafı daha fazla uzatmadan konunun aslına geleyim.
Atatürk Bulvarı üzerinde Yedaş’ı geçince bir üst geçit var.
Yayaların tehlikesizce karşıdan karşıya geçmeleri için yapılmış.
Tabii bunun için epeyce bir merdiven çıkmanız gerekiyor.
Gençler için sorun yok.
Koşarak bile çıkan var.
Ama yaşlılar için hal böyle değil!
O nedenle de yolun her iki tarafa da asansör tesis edilmiş.
Ne güzel değil mi?
Ama değil!
Çünkü asansörler çalışmıyor.
Çalışmayınca da yaşlı ayaklar bu merdivenleri çıkmakta zorlanıyor.
Hatta çıkamıyor!
Geçen hafta sonu bir dostum anlattı bana konuyu.
‘Ne yapmak lazım’ dedi.
Dedim ki;
‘Bu ülkede yaşlanmayacaksın!
Yaşlananı insan yerine koymazlar.
Kaderinle baş başa kalırsın.’
Ama ben böyle olsun, böyle devam etsin istemiyorum.
Gelecekte bir gün kendileri de yaşlanacak olan kent yöneticilerinin hassas davranarak bu asansörleri çalışır hale getirmelerini umuyorum.
Çok şey beklemiyorum, değil mi?