HAYATA yeniden başlamak anlamında söylemiyorum yanlış anlaşılmasın.
Böylesi bir dünyaya yeniden başlamak sıkıcı olurdu.
Ben Samsun’dan bahsediyorum.
Yıllar öncesinin Samsun’undan…
Eski Samsun’u az çok bilenler, Çiftlik Caddesi’ni bilirler.
Ben o muhitin çocuğuyum.
Çifte Kahveler vardı Çiftlik Caddesi’nde...
Salon Canayakın dedemindi.
Dayımın çocukları muhitin ağır abileri olarak kahvehaneyi işletirlerdi.
Çiftlik Caddesi dediğimiz yer, 10 metrelik bir cadde.
Samsun’un şehir içindeki ana arteri kabul ediliyordu.
Caddenin iki kaldırımında asırlık ağaçlar diziliyordu.
Şimdilerin beton yığını olan İstiklal Caddesi, o günlerde yeşil ile iç içeydi.
Cadde doğu istikametinde Olgunlaşma Enstitüsü’nün olduğu yerde sonlanır sonra kırsak bölgeler başlardı.
Bugün artık tarih olan Kore’nin bahçesi o zamanlar kent merkezinin spor alanı olarak kullanılır sonrasında ise Kefeli Sami Çiftliği yer alırdı.
1960 yılında 56’lar bölgesinin üst kısmında aldığımız tek katlı, bahçeli evin üst kısmı ise tamamen tarlalarla kaplıydı.
O eksende Samsun baştanbaşa tam bir kırsal görünümündeydi.
Cengiz Topel diye anılan alan o günlerde ırmağa kadar uzanan çiftliklerle doluydu.
Yani doğusuna da baksanız,
Batısına, güneyine de baksanız yeşile doyardınız.
Yukarıdaki resim nerdeyse 100 yıllık.
Ruh ve Sinir Hastanesi olarak Samsun’a hizmet etmiş bir bina.
Binanın tarihi kimliğinden vazgeçtim civar görünümüne bir bakar mısınız?
Uçsuz, bucaksız bir alan.
İnsana nefes aldırtıyor adeta.
‘YENİDEN YAŞAMAK VARDI’ dediğim bu manzara için.
O günleri yaşamak bahtiyarlığına erişmiş biriyim.
Yeniden yaşamak ister misin diye sorsalar;
Kendi adıma hiç düşünmem, ‘Evet’ derim.