Hatırlarsınız hava muhalefeti dördüncü haftada oynanması gereken maça ancak 11 dakika izin vermiş ve hakem maçı tatil etmişti.
İki takım için lig yolculuğu bu maça gelinceye kadar pek tatlı gitmedi.
Aynı sayı ile puan cetvelinin dibinde yer alan iki takımın mücadelesi, taraflar için çok ama çok önem arz ediyordu.
Her iki ekip yeni hocalarıyla, bu maçı çıkış kapısı olarak görüyordu. Alınacak galibiyetin anlamı 6 puandan da fazlaydı.
Statü gereği erteleme maçı sonrası kadroya dahil edilen oyuncular oynayamadı, Samsunspor'da son maçın yıldızı Fofana sakatlığı nedeniyle maç kadrosunda yer alamadı.
Takımdaki konumu net belli olmayan Laura'nın ilk on 11 yer alması şaşırtan bir sürpriz idi.
Sezon başından bu yana takımın en büyük zafiyeti gol yemeden gol atamamak idi.
Bu makus talihi yıkmak gerekliydi. Maça baskılı başlayan Samsunspor, gole bir an önce sahip olmak arzusundaydı.
Filmin başrol oyuncuları ise gol ayakları Marius ve Laura'ydı.
Kapalı ve uzun savunmaları aşma planına sahip olamayan Samsunspor atakları ön bölgeye geçilir geçilmez alev görmüş buz gibi eriyip gitti.
Buna rağmen gol beklentisi yüksekti ama golü atan yine konuk ekip oldu.
Toplu defans toplu hücumu tam anlayışını iyi uygulayan konuk ekip çok adamla geldiği anda savunmanın hatasını affetmedi.
Kingsley-Satka-Drongelen-Soner dörtlü savunması bu takıma dikiş tutturamaz gerçeğini hocanın göz ardı etmemesi gerektiğini söylemek isterim.
Yunus Emre ve Alim'siz defans düşünülemez, düşünülüyorsa daha çok gol yemeye devam edilir.
Soyunma odasına geride giden takımın rakip kaleye tek bir şut atamadığını, atmayı aklına getirmediğini üzülerek gördük.
Sahanın en verimsiz isimleri Bola ve Osman'da bu kadar ısrarcı olmak da neyin nesidir?
Anlayan beri gelsin...
İkinci yarıya Bola-Nanu değişikliğiyle başlanıldı. On dakika sonra da Zeki ve Soner oyuna dahil edildi, Kingley-Osman kenara alındı.
Maçın heyecan verici en önemli atağı 50. dakikada yaşandı. Kaleye paralel giden topa kimse dokunamayınca mutlak bir golden olundu.
Takım kaleye ilk şutunu attığında dakika 70 idi. Onda da Soner Aydoğdu'nun serbest vuruşunda top tıngır mıngır yol alıp ağlarla buluştu.
Müsabakanın seyri, rengi bir anda değişti. İki takımda skoru kabul etmeyen bir kimliğe büründü. Oyuna tempo ve renk geldi.
‘Akıllara Hatayspor maçının benzeri mi olacak?’ sorusu geldi.
Yeniden ikinci bir geri dönüş zaferi yaşanabilir miydi?
Zor ama imkansız değildi elbet...
83. dakikada Marius'un kafa şutu yan direkte patladı.
Son dakikada kazanılan penaltıyı sahanın en kötüsü olan Marius kullandı.
Kaleciye nişanladı, dönen topu Nanu tekrar kale içine ortaladı, Benasser plase ile tamamladı ve takımını öne geçirdi.
Dört gün arayla geriye düştüğü maçta asla pes etmeyip kazanan bir takım gördük.
"Yenildiğinde değil vazgeçmediğinde kaybedersin" sözü Samsunspor için biçilmiş bir kaftan...
Çok değerli bir galibiyet alındı, maç öncesi beklenti buydu zaten.
Samsunspor'un uyanıp kendine gelmesi için kıçına önce bir cimdik atılması gerekiyormuş bunu bir kez daha anladık.
Bir pozisyonda tekme yiyen Emre'ye ödül olarak sarı kart gösteren hakem Burak Şeker ve ekibi gecenin güldürenleri olarak ayakta alkışlandı (!) Avantaj kurallarını hiçe saydı. İkili mücadelelere Basketbol maçı yönetiyormuşcasına öttürdü durdu. Rakibin dakika çalma adına yerde yatma numaralarını afiyetle yedi. Bırakın cezalandırmayı ikaz bile etmedi...
Bir maç bu kadar kötü yönetilir?
Alın size Şeker ve saz heyeti...
Tepe tepe kullanın...
Ülke de hakemlik müessesesi yangın yerine dönmüş, TFF bir elinde tarak, bir elinde ayna, cam kenarında oturmuş saç tarıyor...