Tarihçi değilim ama tarihi çok severim; tarih yazımında önemli bir kural “yazanın yapana sadık” olmasıdır.
Ne yazık ki sosyal medyada bu kurala pek uyulmuyor, bir tarihte “yâdında mı sen ağlıyorken gülüyordu âlem/ öyle bir ömür sür ki ölümün sana olsun hande âleme matem” diye bir sözü araştırırken “o söz Mehmet Akif Ersoy’a aittir” diyen bir öğretmene rastlamıştım. Öğretmenliğine mi hayıflansam Mehmet Akif Ersoy zamanında yaşam kelimesinin kullanılmadığını bilmemesine mi, şaşırmış kalmıştım.
Geçenlerde yine bir büyük yanlışa rast geldim sosyal medyada başında Gazi Ahmet Muhtar Paşa bulunan Büyük Kabineden söz ederken tarihleri karıştırmıştı
Büyük Kabine işbaşındayken Enver Paşa, Mustafa Kemal Paşa, Kuşçubaşı Eşref Bey, Ali Çetinkaya ve diğer İttihatçı genç subaylar Libya’da İtalyanlara karşı savaşıyorlardı.
Enver Paşa bir dostuna “anavatan tehlikede, dönmem gerek ama bu insanlar bize güvendiler, nasıl yalnız bırakabiliriz” diye mektuplar yazıyordu.
Sonunda yurda döndüler ve meşhur Babıali Baskınını geçekleştirdiler.
Babıali baskını sıradan bir darbe değildir, bir avuç inanmışın, bir kahramanlar gurubunun “ölümü göze alarak” gerçekleştirdiği vatan sevdası dolu bir efsanedir.
İttihatçı genç subaylar yurda döndüklerinde Edirne 165 gün süren kahramanca bir savunmadan sonra teslim olmak zorunda kalmıştı.
(DEVAM EDECEK)