Önceki gün Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’i dinlerken büyük bir şaşkınlık yaşadım. Özgür Özel “bu ülkeden 6 milyon Arap yaşadığını” öne sürüyordu. Şaşırdım, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” vecizesi ile Türk olmayı kana değil mensubiyet şuuruna bağlayan Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasçısı beni oldukça şaşırttı.
Cumhuriyet döneminde ilk seçim 1927 yılında yapıldı; 27 Ekim 1927’de Falih Rıfkı Atay şunları yazıyordu:
“Nüfusumuz 14 milyona yakındır; şurası bilhassa şayan-ı dikkattir ki bu yekûnun 12 milyondan fazlası halis Türk’tür.“
Bu sözler çoktandır düşündüğüm bu yazıyı kaleme almamı hızlandırdı.
Biz İslamlaşıyor muyuz yoksa Araplaşıyor muyuz?
Şehirlerimiz Arapların işgali altında. Sadece Arapların değil İranlıların, Afganları, Afrikalıların işgali altında.
“Arap Baharı” denilen emperyalist oyunu yanlış okuduklarından mı yoksa “İslâm halifesi olmak” gibi bir ham hayale kapıldıklarında mı bilmem, dış politikada kapıldıkları dalgaların sürüklediği derinliklerde çırpınıyorlar ama bunun faturasını millet olarak biz ödüyoruz.
Ülkemizin demografik yapısı hızla değişiyor, en az 13 milyon Arap, Afgan, Puştun, Afrikalı ve daha birçok ülkenin yurttaşı bizim ülkede cirit atıyor, çeteler kuruyor, soygunlar yapıyor, biri biriyle çatışıyor. Çok değil 15 yıl sonra kendi vatanımızda sokağa çıkamazsak şaşırmayalım.
Araplaşmamızda İslamiyet de bazıları tarafından kullanılıyor hem de oldukça fazla.
Anlamını bilmediğimiz kelimelerle konuştukça daha bir Müslüman olduğumuzu zannediyoruz. Çocuklarımıza anlamsız hatta anlamı son derece olumsuz isimler koyuyoruz. Ve İslâm’ı çağa göre yorumlamak yerine geçmiş ve çok geride kalmış yorumların kolaycılığına sığınıyoruz.
Son beş hatta on asırda İslam Âleminin gerilemesinden alacağımız ders bu kadar mı?