Süper Lig’deki ilk galibiyet alındı.
Şeytanın bacağı kırıldı. Maçın ilk dakikalarında yakalanıp değerlendirilemeyen iki net gol pozisyonu var.
Futbol beceri ve yetenek ister. Bunlar olmazsa zorlamaya da gerek yok. Matius o kadar bencil ki anlatılamaz. Holse ondan beter. Tam bir karavanacı!
Gol atamazsan yersin.
Sezon başından bu yana hep böyle olmadı mı?
Bu kez de öyle oldu. Hataylı oyuncu altı kişiyi tesbih boncuğu gibi ipe dizdi, topu arkadaşına aktardı ve o da imameyi takıverdi!
Süper Lig’de değil amatörde bile böyle gol yenmez.
Allah için bir maça da gol yemeden başlasak…
Bu Soner’i en çok ben savunur dururum ama artık vazgeçeceğim.
Sahada pimi çekilmiş bomba gibi dolanıyor. İnsan bir tane düzgün orta yapamaz mı yahu?
Alman hoca ikinci yarının ortalarında takımına önemli dokunuşlar yaptı. Kenardan sahaya girenler oyuna ve skora müthiş katkı sağladılar.
Futbolcular asla vazgeçmedi.
İşin şakası yoktu, kaybetmek bir kez daha sahadan başlar eğik çıkmak istemiyorlardı.
Maça iyiden iyiye asıldılar, taraftar desteğini de arkalarına alarak rakip kaleye yüklendiler. Penaltıdan gelen beraberlik golünün zamanlaması mükemmeldi.
O dakikaya kadar yerden kalkmayan konuk ekip dirildi, yeniden öne geçmek için kaleye geldi.
Yürekleri ağıza getiren ancak golle sonuçlanmayan pozisyonlara imza koydularsa da şans Samsunspor’dan yana idi.
Sahanın ateşleyici elemanı Fofana’nın asistiyle uzatma dakikalarının sonunda gelen galibiyet golü herkesi mutlu etti.
31 yıllık Süper Lig tarihinde 320. kez kazanan takıma alkışlarımızı gönderiyoruz.
Umutsuzluğun tavan yaptığı bir ortam da alınan üç puan gelecek adına çok ama çok önemli…
En önemlisi ise ortaya konan devrimci ruh…
Geriye düşmelerine, rakibin gücüne rağmen asla pes etmediler.
Direndiler vazgeçmediler.
Emeklerinin, akıttıkları terin karşılığını aldılar.
Utandıran, mahcup eden takım kimliğinden taraftarlarını çıkardılar.
Böyle oynayan bir takım önündeki tüm engelleri aşar.
Haydi hayırlısı…