Futbol aslında zor gibi görünen, kolay bir oyun…
Hafta içi antrenmanda ne kadar çok yüksek tempoyla çalışırsan karşılığını maçta alman o kadar kolaylaşır.
Konsantrasyon ve motivasyonunu yüksek eylersen rakibe göre avantajın önde olur.
Oynadığın oyunun atletizm, judo, boks gibi bireysel bir spor dalı olmadığını idrak edip takım oyunu içerisinde olduğunu idrak edeceksin.
Topla oynamayı herkes sever sevmesine de sahadaki 22 kişiye sadece bir adet verdiklerini unutmayacaksın.
Adına asist diyorlar, son moda bu…
Gol pası vermenin, arkadaşına gol attırmanın daha da değerli olduğunun bilincinde olmalısın.
Maç sonu malzemeciler giyinen ya da giyinmeyen tüm formaları yıkansın diye makinaya atar.
Formanı terinle bulaştırmaktan imtina etme.
Bırak kirlensin, bırak pislensin.
Kokla, emeğinin kokusunu hisset.
Gurur duyacaksın…
Sahada 20 oyuncudan daha fazla avantajlara sahip iki kişiden birisindir. Onlar topa sadece ayakla temas eder, sen ise el, kol, gövde nereni kullanırsan…
Toplamda 16,5 metrekarelik bir arsaya sahipsin.
Kaçak inşaat yapmayacaksın, senden kimse böyle bir iş beklemiyor.
Her santimini kullan, kale çizgisi üzerinde çakılı kalma…
Havadan gelen, özellikle de altı pas içerisine düşen her topa istisnasız çıkmak zorundasın, yoksa elin adamı kafayı çakar, sende gider topu filelerden alırsın.
Takım olarak, rakibe fazla alan bırakmayarak, baskılı oyun ortaya koyarak, savunmada daha diri ve az hata yaparak, savunmayı önde kurup, kale içine gömülmeyerek, topa sahip olmanın verdiği değeri önemseyerek, girilen pozisyonları bozuk para gibi harcamayarak, ortaya konacak bir maçı lehine çevirir.
Bu gerçekleri idrak eden ve uygulayan her takım sahadan güler yüzle ayrılır.
Önce kendini, aileni, sevenlerini, takım arkadaşlarını, tanımadığı binlerce insanı mutlu edeceksin…
Bundan daha güzel bir şey var mıdır?
Yoktur tabii ki!
Eeee…
Ne duruyorsun?
Haydi, haydi…
Yap bunları…