Tam on bir yıl öncesiydi…
Lig sezonun son maçıydı.
Sahamızda oynuyorduk, kazansaydık, Fenerbahçe'ye 3-0 kaybeden Antalyaspor küme düşecekti.
TFF'nin tetikçi hakemlerinden Hüseyin Göçek'in de tekmesiyle Sivasspor'a karşı kaybetmiş ve terk etmiştik ligi...
Sahipsizdik, bir spor bakanımız bile yoktu, arkamızda durup, hakkımızı koruyacak(!)...
Öyle böyle değil, kallavi bir düşüş oldu bizimkisi…
Dibe boyladık, tabanın tadını aldık!
Bu kulüpte görev alan çoğu başkan ve yönetici arka bahçesi olarak gördüler ellerindeki oyuncağı...
Kötüden öte berbat bir şekilde yönettiler.
Tıpkı kendi iş yerleri gibi(!)
Kendileri deveyi hamutuyla götürürlerken, futbolcunun kahvaltıda yediği iki dilim peyniri, üç-beş zeytini laf ettiler.
Tesislere adamlar gönderip futbolcu tartaklattılar.
Kimileri isim yapıp apolet takıp gittiler Ankara'ya, kuruldular ceylan derisi koltuklara...
Kimileri servetlerine servet kattılar.
Sonunda iflas bayrağını astırdılar Nuri Asan Tesisleri’ne...
Bile isteye kayyuma kaldırdılar.
Hatta kapatılıp yok edilmesini önerenlerde oldu.
Şanlı logosu ve renkleri değiştirilecek, adının önüne sanki bir otobüs firmasıymış gibi, "Yeni-Has-Öz-Hakiki turizm" gibi lakaplar takılmasını sağlayacaklardı.
Kafa kafaya verip uydurdukları rakamları, kulübe hiç vermedikleri halde vermiş gibi yazıp notere de tasdik ettirip temlik koymaktan ar etmediler.
Hayatlarında bir arada görmedikleri paraları tahsil etmekten utanmadılar.
Çakma, sahte, yalancı, riyakar isimler ordusu kulübü borç batağına sokup, çekip gitti.
Hiçbirini maçlarda görmedi gözlerimiz...
Kafalarını kuma gömen devekuşu kimliğine büründüler.
Tarih onları hiç affetmeyecek!
Ta ki bir kahraman ortaya çıkarak masaya vurup "Samsunspor'u kimseye yedirmem, yedirtmem" diyene kadar...
O sahtekarlar ordusu bir anda canlanıp, alacaklarını tahsil etmek için kafalarını kulübe çevirdiler.
Dedim ya, onlar için onur, gurur, şeref, haysiyet gibi kavramlar lugatında asla yazılı değildir.
Limanların efendisi Samsunspor'u düştüğü çukurdan tutup çıkardı.
Bunu yaparken de rakipleri sadece sahada karşılaştıkları değildi.
Dört koldan saldıranlara karşı da büyük mücadele verdi.
O, hiçbir zaman, hiç kimseye boyun eğmedi.
Kendisine inananlarla yoluna küsmeden devam etti.
Arkasındaki taraftarının kendisine verdiği güç ile tüm sıkıntıların üstesinden geldi. Zamanı geldi, ihanete uğradı, zaman geldi ayağına taş, diken, çukur çıktı.
Asla yılmadı, pes etmedi.
Samsunspor kervanı yol aldıkça düzüldü ve rotaya girdi.
Planlanan hedefe bir yıllık bir gecikmeyle ulaşıldı.
Hiç kolay olmasa da oldu.
Bundan sonra bu arma asla yerlerde sürünmeyecek.
Ona bu ihaneti yapanları hafızalarımız asla unutmayacak.
Onlar şu şehrin sokaklarında utanç içerisinde dolaşacaklar.
Cezaevinde 11 yıl mapus yatıp özgürlüğüne kavuşan mahkum gibiyiz.
İnsanın içinden "Yaşasın özgürlük" diye haykırmak geliyor.
İnanın, çok içten, inanarak, tüm kalbimle söylüyorum.
Her şey dünden daha da güzel olacak.
Artık yarınlar, Samsunsporumuzun...