Sezonun ilk yarısı sona erdiğinde, “Tekke düştü kel göründü” misali kimin ne çapta olduğu ortaya çıktı.
Oyuncu kapasiteleri, performansları, hal ve gidişleri bir karne gibi ortaya konulacak.
Aşağı yukarı herkes kendini biliyor, bilmeyen, hala anlamayana akıllı demek akılsızlık.
Bekleme yapmadan Süper Lig’e çıkmak bu kulübün olmazsa olmazı.
Zira patron mutlu son istiyor…
Kulübe gönül vermiş herkesin beklentisi de bu yönde.
Birileri küsecekmiş, gücenecekmiş umurumda değil.
Öncelikle çok bilen futbolcu seçicilerine bir çift lafım olacak.
Karneniz zayıflarla dolu. Değil bütünlemeye kalmak direk sınıfta kaldınız.
Bunun bir cezası olmalı.
Bizde sınıfta kalanın yolu sanayiden geçer.
Ya bir tamirci ya da marangoz ustasının yanında çırak olursunuz.
Sizi nerelere göndermeliyiz bilemiyorum?
Bir gerçek var.
2. Lig kadrosuyla yer aldığımız 1. Lig’de, Süper Lig’e yükselmek için uğraş verildi.
Bu eşyanın tabiatına aykırı bir durum.
Samsunspor’un sezon başında kadrosuna kattığı oyunculardan karşılık görmediği aşikar.
Nasıl alındı, kim önerdi, hangi gözler seçti, kim kabul etti?
Birilerine göre yeteneksizler mangasını eli kalem tutan, klavye kahramanları transfer etti.
Tabii ki bu söylemler tam bir deli saçması.
Bizim işimiz eleştirmek, övmek, takdir etmek üçgeninde gider gelir.
İşinize hangisi gelirse o.
Futbolu dün öğrenmedik!
İyi ile kötüyü, yetenekli ile yeteneksizi ayırt edebilmeyi sizin kadar (!) olmasa da bilebiliriz yani.
Yazımın başlığına döneyim.
Bilgisine, becerisine, yeteneğine, insanlığına kısacası her şeyine inandığım, güvendiğim Ertuğrul hoca, kesinlikle bu ara transfer döneminde, artık sazı mı, ipleri mi, dizginleri mi, ele alır bilemem, kimseden icazet almadan masaya yumruğunu koyup takımı yeniden şekillendirmelidir.
Gidecekleri gözünün yaşına bakmadan göndermeli, gelecekleri ise sadece ve sadece kendi belirlemelidir.
Unutmayın…
Savaşları, asker kazanır, komutan rütbe alır.
Savaşları, asker kaybeder, komutan kelle verir.