Küme düşme potasından çıkma adına her iki takım içinde hayati önem arz eden bir maçtı…
Kazananın çok kâr elde edeceği, tadından yenmeyecek puanlara sahip olacağı aşikardı…
Benasser ve Emre Kılıç’ın yokluğunun hissedildiği karşılaşmaya iyi başlayan taraftı Samsunspor…
Maçın ilk yarım saatlik bölümünde golcü Marius’un kaleciyi zorlayan şutları vardı…
Birinde top filelerle buluştuysa da VAR, ofsayt gerekçesiyle saymadı. Doğrusunu isterseniz Marius’un denemelerinden birinde golü bulacağını kanaatini haklı olarak düşündük…
Marius yakaladıklarının üç de birini değerlendirebilseydi, maç ilk yarıda neticelenirdi…
Devrenin sonlarına doğru oyuna dahil olan ev sahibi ekip, topa daha fazla sahip oldu. Samsunspor kalesini baskı altına aldı. Oyun mantalitesini tuhaf bir şekilde değiştiren Samsunspor bu duruma adeta çanak tuttu…
Kazanılan her top rakibe ikram edildi. Üç pas yapılamadı. Topla çıkmak gibi bir hamle gösterilemedi. Rakibin oyunu forsa etmesine izin verildi…
Tek kaleye dönüşen oyun adeta duvar tenisi şeklini aldı…
İkinci yarıda futbol her iki takım için de vasatın üstüne çıkamadı…
Futbol sonuç oyunu, sen atamazsan rakibin atar, şaşırır kalırsın…
Antep ekibi, pozisyon diyemeyeceğimiz bir atakta golü bulup öne geçti…
Gitti denen maçın uzatma dakikalarında sahanın en iyilerinden Satka, sahneye çıktı. Keyiflerin kaçtığı, morallerin dip yaptığı bir anda tüm sorumluluğu üzerine alıp attığı gol ile günü kurtardı…
“ Kaybettiğinde değil, vaz geçtiğinde yenilirsin “ sözü, Samsunspor için biçilip, hazırlanmış Pembe İncili Kaftan gibi…
Üzerinde gayet şık duruyor…
Sonuç olarak çok zor geçeceği düşünülen bir maçta az kalsın sıfır çekilecekti.
Bu hiç de adil olmazdı…
Puanların paylaşılması adil bir sonuç olarak görülebilir. Fazlası da olabilirdi, buna da şükür…
Samsunspor istediğini aldı, rakibinin yüzünü güldürmedi. Bu skora en çok kafa yorması gereken taraf Marius Ninel Sumudica’nın öğrencileridir, Markus Alfred Gisdol değil…