Dünya Kupası finallerinde yediği hatalı bir gol, geçmiş başarılı kariyerinin silinmesine, vatan haini damgası yemesine neden oldu. O gole üzülüp, canına kıyanlar oldu. Sambacılar diyarında milli yas ilan edildi.
Üç direk arasında tek başınasınızdır. Çekilen şuta izin veren savunmacıların tek ümidisinizdir. O topun kaleden içeri girmesine müsaade etmeyeceksiniz. Eğer beceriksizlik edip golü yemişseniz, faturasını siz ödeyeceksiniz.
Kalecilik aslında yalnızlıktır. Adınız “Panter” e de çıkabilir, “Kova”ya da. Sizden istenilen, ne yapıp edip topun sizi geçmemesini sağlamaktır. Bu uğurda topa plonjon mu yaparsınız ? Doksana uçar mısınız ? İyi yer tutup topun üstünüze gelmesini mi beklersiniz ? Orası sizin bileceğiniz iş. Eskiler “ İyi kaleci eşittir bir puan” derler. Bunun anlamı, siz iyi iseniz en az bir puan kazandırırsınızdır. Bazen üç puan da aldırırsınızdır. Takımınız öndedir. Son dakika da penaltı olmuştur. Kurtaramaz iseniz maç berabere, kurtarırsanız galibiyetinizle biter . Kısacası zor sanattır kalecilik.
Dünyanın gelmiş geçmiş binlerce kalecilerinden öne çıkan yaptıklarıyla akıllarda kalanların sayısı bir hayli fazla. Ülkemizden Cihat Arman, Turgay Şeren, Sabri Dino, Şenol Güneş, Rüştü Reçber, Fatih Uraz aklıma ilk gelenler. Dünyadan Lev Yaşhin, Dino Zoff, Peter Schmeichel, Petr Cech, İker Casillas, Toni Schumacher, Dasayev, Sepp Maier, R. Zamarro, Gordon Banks’ı sayabiliriz. En talihsizi, en bahtsızı kim ? diye soracak olursanız. Bu sorunun yanıtı çok basit.
MOACİR BARBOSA
1938 yılında başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan Dünya Savaşı, dönemin bütün organizasyonlarını etkilediği gibi Dünya Kupası’nın da 1942 ve 1946 yıllarında düzenlenmesine engel olmuştu. 1950 yılına gelindiğinde, artık futbolu özleyen kitleler “ “Dünya Harbi gitsin, Dünya Kupası gelsin” beyanı içindelerdi. FİFA bu talepler doğrultusunda Dünya Kupası’nın kaldığı yerden devam etmesine karar verdi. Ancak kupanın nerede düzenleneceği büyük sorundu. Savaştan etkilenen Avrupa ülkeleri istemiyordu. Futbolda ki yetkinliğini ispatlamak isteyen Brezilya için bulunmaz bir fırsattı.
Katılma hakkını elde etmesine rağmen yüksek maliyet ve uzaklık nedeniyle Türkiye kupaya katılmadı. 13 takımla dört grupta oynanan maçlar sonunda birinciler final grubuna kaldı. Ev sahibi ekip Brezilya, İsveç’i 7-1, İspanya’yı 6-1 yendi. Uruguay, İsveç’i 3-2 yenip İspanya ile 2-2 berabere kaldı. Grubun son maçı öncesi Brezilya’nın 4, Uruguay’ın 3 puanı vardı. Dünya şampiyonluğu için Brezilya’ya beraberlik yetiyordu.
Maraca’na stadında 200 bini aşkın seyirci bu maçı izliyordu. Sarılar öne geçti. Ardından Uruguay eşitliği sağladı. Sonrasında gelen ikinci gol ile de kupanın sahibi oldu. Kendi evinde kupayı kaybetmenin üzüntüsü ülkede adeta bir travma etkisi yarattı. Milli yas ilan edildi, intihar edenler oldu. Fatura ikinci golde ki hatası nedeniyle kaleci Moacir Barbosa’ya çıkartıldı. O gole kadar dünyanın en iyisi olarak gösterilen Barbosa vatan haini ilan edildi. Talihsiz adam toplumdan soyutlandı adeta aforoz edildi. Bir milli maç öncesi arkadaşlarına başarılar dilemek için gittiği soyunma odasından içeri alınmadı.
Barbosa bu duruma isyan ederek, “ Brezilya’da en büyük suçun cezası 30 yıldır, ben ise işlememiş bir suçun cezasını 44 yıldır çekiyorum” sözünü söyleyerek isyanını dile getirmiştir.