Sezon başından bu yana yaşanan puan kayıplarına baktığımızda Samsunspor’un kaderinin kaçan penaltılarla olan bağlantısını görebiliriz. Üç penaltı eşittir 6 puan eder. Mevcut puanı üstüne ekleyin eder size 16 puan.
Sıralamada rakiplerine iki puan fark atıp liderlik koltuğunda oturula bilinirdi. Ama olmadı. Alınan on puan play-off potasına bile sokmuyor. Elimizde ki tek teselli deplasmanlardan yenilgiyle dönülmemek.
Evet, gerçekten de Altay, Rizespor, Erzurumspor ve de son olarak da Bandırmaspor maçlarından kayıpsız dönmüşüz. 4 deplasman 6 puan, fazlası ziyadesiyle mümkün idi. Altın tepsiyle önümüze sunulan galibiyetleri elimizin tersiyle geri itmişiz.
Sezon başında gönderilenler kadar oyuncu dahil edildi kadroya. Ama gelinen noktada bakıp görüyoruz ki, kadro derinliği kadro sığlığına dönüşmüş. Son maçta, Osman, Fofana, Celil gibi ilk on birin as adamlarının olmayışı büyük dezavantaj olarak ortaya çıktı.
Maçin hemen başında Yusuf ve Mücahit’in sakatlanmaları da apayrı bir handikaptı. Bu iki futbolcunun yerine oyuna dahil olanlar görevlerini eksiksiz yaptılar ve rakibin pozisyon üretmesine izin vermediler. Bu maçta açık seçik ortada olan bir gerçek var.
Tomane’ye lisans çıkarmayan bir mantalite, Laura ve Novikovas’a umut bağlamış. Bir de Diamonde vakası var ortada. Bu iki oyuncuyu silip atmanın kimseye yarar sağlamayacağını bir kez daha gördük. Teraziye koyduğunuz da kimlerin ağır bastığını söylemeye gerek görmüyorum.
Cumartesi günü akşamı konuk edeceğimiz Gençlerbirliği maçı Samsunspor için bir çıkış maçı olarak görünüyor.
Sonrasında oynanacak Altınordu, Bolu ve Pendik maçlarından dörtlü bir galibiyet serisi yakalana bilinir.
Yeter ki kazanılan penaltıları gole çevirebilelim. Girilen pozisyonlardan goller çıkaralım. Tribünleri tıka basa doldurabilelim.
Geçmişte yaşanılmış bütün olumsuzlukları bir kenara bırakıp, tek yumruk olalım. İnanın sezon sonu geldiğinde şimdikinden daha keyifli, daha mutlu olacağız. Buna inanın.