Zirve yarışında geri kalmamak için kazanılması zaruri olan bir maçtı.
Her iki yarıda kaydedilen gollerle üç puan hanemize yazıldı.
Hüseyin Eroğlu ile çıkılan ilk iç saha maçı olması münasebetiyle önemli bir maç kayıpsız geçildi.
Hocanın takıma dokunuşlarını Bandırmaspor maçında hissetmiştik, Gençlerbirliği önünde de biz zati olarak gördük.
Başlama vuruşu ile birlikte maçı tek kaleye çeviren Samsunspor daha üçünü dakikada öne geçecek pozisyonu buldu ama kaleci buna izin vermedi. 18. dakikada savunmanın ıskaladığı topu önüne alan Tanque şık bir vuruş ile takımını öne geçirdi.
İlk yarının büyük bölümü rakip yarı alanda oynanmasına rağmen ikinci golü bulamadık. İkinci yarıya da baskılı başlanıldı. Sahanın bence en iyisi Alim savunmadan çıkıp oluşan karambolde topu kaleye iteleyince hem takım, hem de tribünler derin bir nefes aldı.
Cılız gelişen ve her defasında ceza alanı önünde eriyen konuk ekip atakları maçın sonucunun açık bir göstergesiydi. Samsunpor’dan daha fazla gol beklentisi içerisine girmenin fazla hayalcilik olduğunu ortaya konan futbol ile gördük!
Kenardan oyuna dahil olan Celil, Fofana, Muhammet Ali ve Ahmet’in oyun kalitesini yukarı çekemediklerini gözlemledik. Bu işin can sıkan yüzü.
Sahada varlığıyla yokluğu bir olan Novikovas ile Boldrin’i görmek onlara uzun süreli tahammül etmek daha da can sıkıcı bir durum. Bu ikiliden nasıl verim alınır?
Vallahi de billahi de ben umutvar değilim.
Umarım ki hoca da bu konuda kesin bir kanaat sahibi olur, gerekeni yapar.
Yusuf Emre ve Ali Kaan’ı maçın gizli kahramanları olarak öne çıkarmak isterim. Orta alan da dinamo gibi çalıştılar.
Transfer yasağı dahil pek çok sorunla boğuşan Başkent ekibi karşısında rahat bir galibiyet alındığını söylemek mümkün. İlk yarım saatlik heyecan verici, etkili oyunu maçın tamamına yaymak gerekiyor.
Bu galibiyetin seriye dönüştürülmesi mümkün…
Olmalıdır da zaten…
Puan sıralamasında kafaya oynayanlar bunu başarıyorsa Samsunspor’da olayın içine dahil olmalıdır.
Geçtiğimiz yılın golcüsü Ahmet Sagat’ın daha fazla süre alması taraftarıyım. On dakikalık adam değildir. Bayram Bektaş da aynı düşüncedeydi, Hüseyin Eroğlu da…
Bu gözle bakmaya devam ederseniz oyuncuyu kaybedebilirsiniz.
Bunun kimseye faydası olmaz.
Benden söylemesi…