Belki bu üçüncü!..
Fakat;
Yeri geldi diye tekrar etmek durumundayım!!!..
Çünkü;
Birileri hala 'Ana'mızı soruyor!!!!...
O yüzden;
Sizleri yıllar yıllar öncesine,
Çocukluğumu haykırdığım Trabzon'un Arnavut Kaldırımlı taşlı sokaklarına getireceğim!!!...
Süreç mahsum!!!..
Biz mahsum!!!!..
Altımızda;
Kıçı yamalı pantol,
Ayağımızda lastik ayakkabının paslanmış kilidi ile ordan oraya haylazlık yapıyoruz!!!..
Arabın incirini,
Hafız'ın eriğini aşırmak için verdiğimiz gayreti görseniz,
Sanırsınız ki,
Küfeler dolduruyoruz!!!..
Burnumuzdaki sümüğü kurutamazken,
Kalkmış;
Malkoçoğlu’na özenip,
Tahta kılıçlarla kefere kanı akıtıyoruz!!!...
Yani!!!..
Çocuğuz!!!...
Çocuğuz dediysem de,
Yavaş yavaş da olsa ergenliğe doğru yaklaşıyoruz!..
Sıkıldınız!!!..
Sıkılmayın, hemen başlıyorum!!!...
Saçları, kaşları hatta kirpikleri tıpa tıp Rizesporlu 'Sarı Hüsnü'ye benzeyen Erdoğdulu Ergun'un,
Tek farkı;
Sol kolunun ve bir ayağının felçli olmasıydı!!!...
Babası;
Arslan amcadan hepimiz, bütün mahalle korkardık!!!..
İnsan azmanı gibi bir şeydi!!!..
Kocaman elleri vardı!!!..
Kafası da öyle!!!..
Neyse;
Ben bir kolot tereyağı ile sevişen pazar pidesini hazmetmenin peşi sıra, ara sokakta;
ha gayret 'Ali Kemal' olmak için topa vururken,
O sıra,
Mahallenin hüsnüsü 'Ergun' da bize katılmıştı!!!..
Ergun!!!...
Müthiş bir MHP'li,
Alpaslan Türkeş hayranıydı!!!..
'Baban mı, Alparslan Türkeş mi' diye sorsalar,
Vallahi de,
Alparslan Türkeş derdi!!!..
O derece sempatizanıydı!!!...
Kavgaya da zaten o yüzden tutuştuk!!!..
'Alaşağı, vur yukarı' derken,
Ergun'un felçli olması münasebetiyle bana gücü yetmedi...
Yetmeyince;
Beni anneme şikayet etmeye gitti...
Bakın;
Bu kısmını dikkatlice okuyun!!!...
Yeminle söylüyorum birebir yaşandı!!!!...
Ergun!!!!..
Annem'e 'Hava teyze!!!!!!!!! seni çok seviyorum ama Hayati var ya Hayati... O'nun anasını .......'
Annem şaşırmış!!!..
Ergun'u da harbi seviyor!!!..
'Ya,
Ergun oğlum;
sen bana küfrediyorsun' deyince,
Ergun,
İnanılmaz derecede inkarcı olup;
'Hayır... Hayır... Hava Teyze... Olur mu?????.... Ben seni çok seviyorum... Ben Hayati'nin anasını.........' diyor!!!!...
Zavallı anacığım, ne ediyorsa Ergun'u kararından vazgeçiremiyor!!!..
Takmış bir kere!!..
Ergun;
Anamı belleyecek!!!..
Yaşıyorsa;
Allah uzun ömürler versin!..
Zor kurtardık anamı elinden!!!!...
Efendim;
Bu hikayeyi neden yazdım!!!..
Söyleyeyim!!!...
Akşam;
Bakanlar toplantısından sonra,
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş basına brifing veriyor!!!...
Konu!..
Malumunuz Terör!!!..
Haliyle;
'Biz kimin hangi terör örgütü ile ne kadar bağı olduğunu biliyoruz' diyor!..
Arkasından da;
'Bunlar terör örgütleri ile sarmaş dolaş olup, Türkiye'de gerçekleşen eylemlerden sonra da bize başsağlığı temennisinde bulunuyorlar...
Ama bunun hesabını soracağız' diye de,
sözüm ona gözdağı veriyor!!!...
Şimdi;
Bizim şu anki durumumuza baktınız mı?..
Bir de yukarıda anlattığım 'Ergun'un hikayesine...
Sanırım;
Ortak bağlantıyı fark etmişsinizdir!!!...
Görüldüğü üzere, Ergun;
Annemi çok seviyordu ama yine de amacına ulaşmak istiyordu...
Peki;
Amerika!!!..
Ya da;
Avrupa'nın her hangi bir ülkesi!!!
Hepsi de;
Ergun'un anneme olan düşkünlüğü kadar, bizi çok ama çok seviyor mu?
SEVİYOR!!!..
Üstelik biz;
NATO ülkesiyiz!!!..
Müttefikiz de!!!...
Yani;
Birbirimize bağlı ve paylaşımcıyız!!!..
Kardeş gibi!!..
Fakat!!!..
Vaziyet hiç de öyle değil!!!!..
Ne yaparsak yapalım;
Bu şerefsizlere bir türlü yaranamıyoruz!!!..
Fırsatı yakaladıklarında;
Ergun gibi,
İlk önce 'ANA'mızı soruyorlar!!!..
Sonra da;
Büyük bir yıkım yemiş gibi,
Dostluk, kardeşlik adı altında üç-beş karanfille acımızı paylaşırken,
Hiç sıkılmadan,
Utanmadan,
Bizim aptallığımızı yüzümüze vuruyorlar!..
Ben derim ki;
Artık,
Her daim ağlayan bizim 'Ana'mız olmasın!!!!...
Kırk yıldır;
Ağzımızda gevelediğimiz sorunun cevabını verelim ve bizim aptal olmadığımızı da bu keferelere anlatalım!!!..
Bunun için 'Sabrımız' taşacaksa da taşsın!!!!..
Çünkü, mevzu;
Bıçak-kemik olayına geliyor!!!!..
Bilmem anlatabildim mi???...