65 yaşını doldurmuş, ak saçlarının yanında tek tük kalan siyahlara sahip, bir hayli kambur ve bir bakışta anlaşılabilecek şekilde yorgun olduğu fark edilebilen insanların, sokakta daha 'reşit' bile olmamış çocuklara 'abi/abla' demesi ne kadar doğru?
65 yaşını doldurmuş bir insanın normal şartlarda evinde oturup belgesel seyrederken bir yandan da çayını höpürdetmesi gerekmez mi?
Nasıl oluyor da bu insanlar 'sokakta, meydanlarda, çöplerde' geçimlerini sürdürmek için çırpınıyor, anlamıyorum...
Artık ağzımızın olduğunu bilmeli ama 'Dilimizi' kullanmadığımızı açık bir şekilde ifade etmeliyiz.
Ne zaman görmezden gelmeyi bırakacağız?
'Bastırılmış, suskun ve umursamaz' duyguların esiri mi olduk?
Ülkemiz gençlerinin koskoca 60 yıl yaşamış, hayatın nice olumlu ve olumsuz yönleri hafızasında yer etmiş ve sorunların üstesinden zorluklarla gelmiş ‘amcaları/teyzeleri' dinlemeye ihtiyacı var.
Onlardan almamız gereken bir sürü ders varken, bizim onları 'farelerin cirit attığı' çöp kenarlarından, meydanlardan ve sokaklardan kurtarmamız ne kadar da utanç verici.
'Atasını tanımayan, Allah'ını da tanımaz' bu acınası ve büyük sorunu görmezden gelen insanlar, en kısa zamanda uyanıp ellerinden gelen yardımları kesinlikle yapmalıdır.
Bu yazı, Samsun Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde okuyan öğrencim (9-A) Furkan Yusuf Can'a aittir. Öğrencime teşekkür ediyor, yeni yazar adayları bulmanın heyecanını yaşıyorum.