Çocuklar, anasız babasız; analar, evlatsız kaldı, aileler topyekûn yok oldu, yerle bir oldu. Ey büyük ve cömert Allah'ım! Niyazda bulunuyoruz, neydi bizim günahımız, çok mu büyük günahlar işledik, bizim hayatımız da mı kırıldı da böyle büyük imtihanları bize verdin, gücünü gösterdin, salladın bizi, uyandırmak mı istedin, anneler çocuklarını uyusun diye sallarlar, sen de Ey Allah'ım, bizleri uyandırmak mı istedin? Üzdüğümüz canlılar mı şikâyet etti bizleri sana? Çok mu ileri gittik?
Kulluğumuzu bihakkın yapamadık mı? Soru soruyorum sadece sorgulamıyorum. Ve öz eleştiri yapıyorum. Çaldık mı, hırsızlık mı yaptık, işlerimizi kötü mü yaptık, kul hakkı mı yedik? Ustamız hile mi yaptı, müteahhidimiz çaldı mı? Küçücük dünya menfaatleri için bu canları hiçe mi saydık, işlerimizde hile mi yaptık, senin emirlerine ve yasaklarına uyamadık mı yoksa? Sadece soruyorum, sorgulamıyorum. Kulların olarak elbette tedbir almalıyız, tedbiri almadan takdiri sana bırakmak olmaz çünkü sen bize akıl verdin, yol haritası gösterdin. Kılavuz gönderdin, yaşama kılavuzu, yol kılavuzu, rehber gönderdin, yolumuza uyarı işaretleri koydun, ayet gönderdin, hadis gönderdin, peygamber gönderdin, ilim gönderdin, fen gönderdin, aklınızı kullanın dedin, aklımıza hitap ettin... Bu konularda biz başarısız mı olduk yoksa? Kul olamadık mı sana? Hâlbuki ‘kalu bela’ demiştik. Evet, Ey Rabbimiz! Ne emrediyorsan onu yapacağız, demiştik, kulluğu dağlar taşlar kabul etmemişti. Yalnız biz kabul etmiştik yoksa sözümüzde duramadık mı? Ey Allah'ım! Yer yarılıyor, yerin çivisi olan dağları yarıyor ve sallıyorsun. Biliyoruz sen her şeye kadirsin ama şunu da biliyoruz ki rahmetin gazabından çok daha geniştir. Biz rahmetine talibiz. Gazabından çok korkarız. Ama yanlış ve günahlarımız çok mu fazla oldu da, çok mu ileri gittik de çok mu yanlış yaptık da bunlar geldi başımıza? Nasihatleri, ayet ve delilleri, hadisi, ilmi gerektiği gibi kullanamadık da bizi uyarmak için mi musibetlerini gönderdin? Bir iki yıl bir virüs gönderdin, evlere hapsolduk, evlerden çıkamaz olduk, çok zor günler yaşadık, sokaklara çıkamadık. Şimdi evlerimize giremiyoruz, girecek evimiz yok, evlerimiz başımıza yıkıldı, yandık, yakıldık, bittik, mahvolduk ama sana geldik başka gidecek kapımız yok. Sana iltica ediyoruz, sana sığınıyoruz. Nadim olduk, tövbe ediyoruz. Şunu da bilmiyor değiliz, senin bize verdiğin ilimle, irfanla, akılla, kullukla, vicdanla güzel davranıp işlerimizi düzgün yapmalıydık, yapmalıyız. Sünnetullah'ta bu vardır, işini sağlam yapacaksın, tedbirini alacaksın, sonra takdiri Allah’a bırakacaksın. Halk ağzında buna ‘eşeği sağlam kazığa bağlamak’ derler. Dinimizi düzgün yaşamazsak, imanımızı sarsarsak, kulluğumuzu yapamaz, sözümüzde durmazsak olmaz, biliyoruz. Mehmet Akif Ersoy merhuma, ‘Avrupa nasıl?’ diye sormuşlar. Üstat: “Nasıl olsun, gördüğüm kadarıyla işleri var dinimiz gibi, dinleri var işimiz gibi.” demiştir.
Her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar, tertemiz… Bu çocukları neden bu hâle getiriyoruz, ilk öğretmenleri olduğumuz çocuklarımızı, anne babaları olarak… Onlara neden yalanı öğretiyoruz, neden okuyanlarımızdan zalim çıkıyor, hain çıkıyor, neden? Biz maalesef bir işi öğretirken aynı zamanda hilesini mi öğretiyoruz acaba? Tertemiz küçücük bir erkek çocuğuna küfür ettirip sonra gülüyor muyuz karşısında? İlk yalanı bizden mi görüyor çocuğumuz, ilk hileyi, ilk yanlışı, sonra yanlış yapanları taklit ederek bizim gibi mi oluyor o da? Yanlış yola sapıyor, hakikati göremiyor.
Depremin olduğu 6 Şubat 2023 Pazartesi seher saatlerinde, ilk depremin olduğu 04:17 saatinde ayaktaydım, uyanıktım, depremi hiç hissetmedim. Arkadaşlarımın paylaşımlarından öğrendim, televizyonda gördüğümde de böyle büyük bir felaketin olacağını hiç tahmin etmemiştim. Çok büyük bir felaket yaşadık, yüz yılın felaketi. Kıyamet gibi bir felaket. Her şeyimiz durdu, hayatımız durdu. 6 Şubat 2023 Pazartesi… Eğitim öğretimin ikinci yarıyılının ilk günüydü… Bir taraftan heyecan yaşanıyordu, bir taraftan korku, endişe… Bu durumda olacaklardan habersiz bir şekilde okullarımıza gittik, konumuz depremdi, zelzele… Sarsılmıştık, yıkılmıştık. Başka hesaplarımız vardı, planlarımız… Toplantılar yapacaktık, çocuklarımıza depremi anlatacaktık, hayatı anlatacaktık, onları eğitecektik, öğretecektik…
O gün de sarsıldık öğlen saatlerinde. Kahramanmaraş'ta olan depremin etkisi Samsun'u da sarstı. Ben de okulun bahçesinde yakalandım depreme. Bayağı bir sarsıldık, insanlar kaçışıyordu, sonra herkes çocuğunun derdine düştü. Ben de çocuklarımı alarak eve gitmek üzere yola çıktım, trafik tıkandı. Bir nevi kıyameti yaşar gibi olduk. Bizim ilimizde olan hâlbuki küçük bir sarsıntıydı. Diğer 11 il tamamen yıkılmıştı, bizde bu kadar korku, heyecan ve kargaşa yaşanmışsa bir de oraları düşünmek lazım. Allah kolaylık versin ve böyle felaketleri bir daha bize göstermesin inşallah. Bu arada hem deprem bölgesinde ve hem de Samsun’da yağmur ve kar yağıyordu. Hava soğuk mu soğuktu. Malum şubat ayıydı. Ve şubat soğuktu. Ve bu şubat çok uzundu. Sıkıntı elbette şubatta değildi. Şubatları soğutanlarda idi.
Samsun ve deprem başlıklı bir yazı yazsak altını fazlasıyla doldururuz. Başta Valimiz Doç. Dr. Zülkif Dağlı olmak üzere bütün birimlerimizle deprem bölgelerinde hizmet verdik. Sivil toplum örgütleri, dernekler, vakıflar, belediyeler, öğretmen arkadaşlarım, kardeşim, yeğenlerim oraya yaraları sarmak üzere koştuk. Ben de haftaya gideceğim inşallah… Topyekûn orada olmaya devam edeceğiz. Yardım edenlerden Allah razı olsun. Bizleri birlik içerisinde yaşatsın inşallah Yüce Mevlamız. Büyük, küçük afetlerden Allah muhafaza eylesin bizi inşallah. Mart ayı, dert ayı olmaz inşallah. Kapıdan baktırıp kazma kürek yaktırmaz inşallah. Hayırlı, kazasız, belasız, musibetsiz günler diliyorum sevgili okurlarım. Allah bizimle beraberdir. “Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol. Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.” Yolumuz açık olsun diliyorum. Allah’a emanet olunuz.
Allah hepimizden razı olsun
Bize düşman olan yunanistan bile bize yardım etti
Hocam çok güzel olmuş ellerinize sağlık deprem ile ilgili çok şeyler yazmışsınız şu zamanda insanlarımızın deprem zedelerimizin toparlanması gerek
Can teşekkür ediyorum böyle bir durumda yazı yazmak bile zor Allah büyük küçük afetlerden muhafaza eylesin bizleri inşallah
Depremle ilgili yapılan bu tür yazılar insanı derinden etkiliyor bu yazılar insanların deprem ile ilgili düşünceleri gözler önüne sermekle kalmıyor adeta depremi bize ayrıntısıyla tasvir ediyor