Zaman su gibi akıp geçiyor. Yetişemiyorsun. Unutuyorsun yaşamayı, görmeyi, hissetmeyi…
Zaman; dakika dakika, saat saat, gün gün, ay ay, yıl yıl öyle hızla akıp gidiyor ki…
Cümlenin sonu gelmiyor…
Kıyamet alameti diyorsun. Boyun eğiyorsun. Kader diyorsun. Beyaz kâğıdı, beyaz kâğıttan ayıramıyorsun. Daralıyorsun, bunalıyorsun, sıkılıyorsun. Anlatamıyorsun, paylaşamıyorsun, dertleşemiyorsun, tadını çıkaramıyorsun.
Kafanı kaldırıp onca güzelliği temaşa edemiyorsun. Şükredeceğin binlerce sebep önünde dururken şükredemiyorsun. Hep bardağın boş tarafıyla meşgul oluyorsun.
Haz duymaktansa eziyet duyacak şeyleri tercih ediyorsun. Rabbin de gönderiyor.
2022 Kasım da bitiyor…
Aralık giriyor. Yılın son ayı. Bir yıl daha deviriyorsun. Bir yıl daha yaşlanıyorsun veya büyüyorsun veya yok oluyorsun.
“Bir Aralık” geliyor. Hayata bir virgül koyayım diyorsun. Bir aralık. Tevriyeli kullanıyorsun kelimeyi…
Bir nefes almak istiyorsun. Bir rahatlama…
Bir huzur…
Bir nefes istiyorsun…
Alıp verebileceğin…
En uzak hücrelerine kadar oksijen, can taşıyacak bir nefes…
Kafanı kaldırıp bir bakmak istiyorsun. Önüne, arkana, sağına, soluna, kucağına…
Kucağında sevgi veren kedin seni rahatsız ediyor. Karşılıksız seviyor. Fıtratı gereği tırmalayıp ısırıyor. Lakin acıtmıyor. Onun sevgi dili bu. Yazma diyor. Bana bak. Benimle ilgilen. Yaşa, yaşat, yazma, bırak saklı kalsın, diyor. Hayatına oğlunun öksürükleri sekte vuruyor.
Ama edebiyatçılık varsa serde yazmasam ölürüm, yazsam öldürürler diyorsun. Ölmeyi tercih ediyorsun. Ölmenin ‘vuslat’ olduğunu biliyorsun. Dünya sürgününün sonu olduğunu çok iyi biliyorsun.
Sabah ezanı; günün ve yoğunluğun başladığını, hayatın devam ettiğini, nöbetlerini, görevlerini, sorumluluklarını…
Hatırlatıyor. Rabbini hatırlatıyor. Mücadele vermen gerekenler var biliyorsun. Onlar için güçlü durman, çalışman gerekiyor, biliyorsun. Yaşamak için yemen, başarılı olmak için mücadele etmen gerekiyor.
Pek çok şeyi içine atıp güçlü ve dimdik durman gerek. Kol kırılsa da yen içinde kalması gerek. Kimse kırık olduğunu, güçsüz olduğunu bilmemeli, görmemeli. Tekme vurmak için bekleyenler çok. Halinden mutluluk devşirecek olanlar çok…
Katilin olup cenazende ağlayacak olanlar çok…
Ya ilahi senden bir dileğim var. Kapından sürüp de dara düşürme. Ağlıyor kulların alnı secdede. Affını ver ya Rab dara düşürme. Fatih Zirek söylüyor. Sen dinliyorsun. Alarmlar da çalıyor. Bir büyük boşlukta bozuluyor büyü. Ve gün başlıyor. Bir varmış, bir yokmuş diyorsun.
Oğlunla 5’te uyanıp bir aralık yaşıyorsun. Kedin eşlik ediyor. Horozlar uyarıyor. Güzel sesli müezzin namazı hatırlatıyor. Bir aralık son buluyor. Çok kısa sürdü diyorsun. Geçirdiğin yıllar gibi. Ömrün gibi…
Allah yar ve yardımcımız olsun. Allah murad etmese hiçbir şey olmaz. Tuzak kuranların karşısında Rabbin aklına geliyor. Rahatlıyorsun.
Ezcümle, dün ‘bir aralıktı’…
2022’nin son ayı. Hayırlısı olsun her şeyin…
Sayın hocam, paylaşımınızı okuyunca çok etkilendim.Yaşamak yaşlamı alakalı? diye sordum kendime baktım ki, yaşamak az zamanda çok tecrübe edilecek hadiselerin hayatında varlığı ile alakalı. Verilebilir hesapların varsa, hayat bir su misali,hesap ağırsa, yük altında kalmış kişi hesabı. Galiba yaşamak süre ile değil, yaşadıklarının anlamı ile alakalı.Rabbim huzurumuzu bozacak tadımızı kaçıracak ve kaldıramıyacağız yüklerin olduğu bir hayattan bizleri uzak eylesin.Yoksa ömür bir nefes kadar kısa,yada yıllara sığmayacak kadar uzun.
Kadir Üstad hocam çok edebi bir yorum yapmışsın klavyene yüreğine sağlık olsun