Sayın hocam,
Çocuklarımız lise çağına geldiğinde, bizden yavaş yavaş uzaklaşıyor.
İçe kapanık, yalnız ve soyut bir dünyanın içine düşüyorlar.
Hayata karşı ailelerini öğretmen olarak tanımıyorlar.
Çevresinde gördüğü insanları tanıyorlar, yani sizler öğretmenlerimiz.
Çocuk bir kere endişeye kapıldığında, hüznü de endişesi de kendi dünyasının içinde yaşanır.
Onu o dünyadan çıkaracak okulda bizlerden daha çok gördükleri rol model öğretmenleridir, sizlersiniz.
Öğretmenlerin, öğrencilerin hayatındaki rolünün kritikliğini ve etkisini bizzat yaşayarak öğrendim.
Kızımın dünyasında, bir şeylerin yolunda gitmediği yüzünden okunurdu.
Okula yeni gelen öğretmeni, onun dünyasına apayrı bir mutluluk katmıştı.
Eve geldiğinde öğretmenini ağzından düşürmüyor, onun gibi ilim irfan sahibi olmak istediğinden bahsediyordu.
Ne kadar da meraklıydı her konuya.
Bihaberdi eskiden dünyaya.
Hiç sorgulamaz, hiç farklı perspektiften bakmayı beceremezdi.
Bir şeyler okumaya başlamıştı artık.
Öğrendiği yeni şeylerden şevkle bahsediyor, hayattaki her şeye ayrı bir anlam yüklüyordu.
"Kardeşim sen düşünceden ibaretsin
Geriye kalan et ve kemiksin
Gül düşünür gülüstan olursun
Diken düşünür dikenlik olursun."
Öğretmeni ona bu şiirden bahsetmişti, ona bir şiirle gideceği yolu işaret etmişti.
Düşündüğüm kadarıyla varım demişti bana kızım, öyle öğretmişti öğretmeni, düşünmeyi...
Onun dünyası artık, daha teferruatlıydı.
O dünyada seher vaktinde öten o kuşlar, sadece ötmüyordu artık; zikir çekiyordu.
Kâinatta olan her şey bir devinim, zikir içindeydi.
Bir tek insan öğrenemedi şükrü.
Oysaki her canlı tadacakken ölümü bu başkaldırış kimeydi?
Şükretmeyi öğrenmişti, şükrederek yaşamayı.
Düşünmek ne güzel şey anne demişti bana.
Gideceği yolu bilmeden sürdürüyordu, benim kızım da her genç gibi hayatı.
Ama hayatı bu zamandan sonra, öğretmeninden önce ve öğretmeninden sonra diye ayrılacaktı.
Yaşamının adımlarını, artık bu temel atacaktı.
Yaşadığı bu fani dünyada "Ne kadardır okuyorsam, o kadardır yaşıyorum" demeye hak kazanmıştı, bu dönüm noktasıyla.
Bilmek dünyanın anahtarıydı, ona bu anahtarı da öğretmeni bahşetmişti bu dünyada.
"Bana bir harf öğretenin, kırk yıl kölesi olurum" demişti Hz. Ali aleyhisselam.
Bu özlü ve özgün mektubu Canik Anadolu Lisesi 10/A sınıfı öğrencilerinden Buse Dikmen'in annesi yazdı.
Öğrencime ve velisine teşekkürlerimi buradan iletiyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Projemiz hızla devam ediyor.
Lütfen takip ediniz.