‘YILLAR sonra nihayet özgürlüğüme kavuştum’ diyor.
Neler çektim, neler…
O üzülmesin, bu üzülmesin…
Aman suyuna gideyim canı sıkılmasın diyerek yılarımı heba ettim.
Kimseye de yaranamadım.
Ben verdikçe onlar istemeye devam ettiler.
Bir türlü memnun edemedim.
Anam dedim…
Babam dedim…
Komşum, arkadaşım, dostum dedim.
Hepsinin suyuna gittim.
Ne fazladan gülmeye…
Ne yüzümü asmaya…
Ne de isteksiz davranmaya hiç hakkım olmadı.
Bildiğiniz orta topuna döndüm.
Ayağına alan bırakmak bilmedi.
Vurdu da vurdu!
Sen misin, değil misin?
‘Canın acıdı mı?’ diye sormayı aklından geçiren bile olmadı.
Gün geldi kendimden utandım.
‘Ne yaptım da yakayı bu kadar kaptırdım’ diye kendimi sorguladım.
Ama yeter!
Yıktım artık tabuları…
Kim ne düşünecek umurumda bile değil!
Seven sever…
Sevmeyen gider.
Minnetim yok kimseye...
Dedim ya;
Yıllar sonra bir ‘ohh’, dedim.
‘Benimde bir hayatım olduğunun ve onu bir yudum mutluluk yaşamak için hakkım olduğunu nihayet anladım’ diyor çok uzaklardan bir can dost.
Yıllarca bende söylemiştim ona;
‘Başkalarının isteklerine göre yaşadığın hayat sana ait değildir’ diye.
Dik dur, kendini kurtar.
Hayatını istediğin gibi yaşamaya gayret et, demiştim.
‘Bir yudum mutluluk yaşamaksa hepimizin maksadı,
O da yoksa nasıl solmaz hayat ağacı?’ dizeleri, doğruyu söylemiyor mu?
Bir yudum mutluluğu sizden esirgeyenlere hayatınızı ipotek etmeyin.
Yaşam amacınızı kaybetmeyin.