Ayva sararmış, nar kızarmıştı.
Eylül gitmiş, ekim gelmişti.
Gönül solmuş, lale melül olmuştu.
Yazın yakıp kavuran güneşi ferini ve kuvvetini kaybetmiş, yalancı olmuştu.
Sabah saatlerinde bile etkisizdi.
Grup vaktinde nasılsa öyleydi.
Sararmaya başlayan dağlardaki aksi pek yorgun ve isteksiz görünüyordu.
Serin ve temiz esen hazan yeli ile kıydığı nikah ne zamana dek sürecekti bilemiyorum.
Zira bu birliktelik hazan mevsimine denk geldiğinden dolayı pek uzun ömürlü olamazdı.
Allah'ın yarattığı her zaman çok güzeldir.
Her anın ve her zamanın güzelliği vardır.
İnsan şükredebilmeli.
Bu özelliğini kaybetmemeli.
Ben şükrediyorum ki karşımda ağaçları bodur da olsa bir dağ var.
Dağınık halde sıralanmış köy evlerine cami minareleri bekçilik yapmakta.
Dağdaki dereleri, yayılan koyunları, uçan paraşütleri, hasat yapan köylüleri görebiliyorum.
Korkuyorum bu dağları da zalim dünyanın muhterem insanları taş yığınları ile dolduracaklar.
O dağda olamadığım için kıskanıyor, oraları görebildiğim için şükrediyorum.
Dünyayı paradan ibaret zanneden bazı müteahhitler var ya!
Hemen buraya üşüşürler biliyorum.
Yanlış sistemden, kararmış gönüllerden ve görmeyen gözlerden bahsediyorum.
TAVSİYELER
Hızla bozulan tabiatın korunması için, suların kaybolmaması, gelecek ve çocuklarımız için biraz kafa yormalıyız.
Betonlaşmayı önlemeli, her görülen boşluğa bir apartman dikmemeliyiz.
Yolun dibine ev yapılmamalı, vatandaş ilk adımını yola atmamalı.
Bu işler belediyelerin umurunda olmalı.
Önce tuz koktu derler ya…
Şimdi de toprak bozuldu maalesef.
Kimyası bozuldu toprağın, insanların.
Nasıl bozulmaz kimyaları?
İnsan yediklerine benzer derler.
Neler yemekte insanlar ki nasıl olsunlar?
Organik diyorlar, organik tarım, organik yok.
Organik öldü maalesef.
Çalıştaylar, sempozyumlar, seminerler, toplantılar etkinlikler yapılacaksa tabiatın korunması üzerine yapılmalı.
Bu iklimler niye bozuldu, bu hastalıklar niçin çoğaldı, neden bir sürü gariplikler gözlemleniyor?
Bu sorular üzerinde durun lütfen!
Davul da tokmak da kendisinde olanlar sizin imtihanınız da budur.
Tokmağı davula hangi amaçla vuruyorsunuz?
Size bunu halk soramazsa da Hak sorar emin olunuz.
Büyüklerimiz en iyisini biliyordur diye düşünüyorum.
Zira onları bizler seçtik, biz iyiysek onlar da iyidir.
Layık olduğumuz kişilerce yönetiliyoruzdur inşallah.
Ödül alan idareciler için, ödülden adım atamayan idareciler için de yazacağım bir şeyler.
Bunlara neden ödül veriliyor, niçin insanlar güneş neredeyse orada olmaktalar, neden yüzüne bakılmayan insanlar bir makama gelince yandaşları, akrabaları, arayanları, isteyenleri, övenleri, taklacıları, sıvazlayanları, pohpohçuları, alkışçıları çoğalmakta, neden soruyorum.
Dün hangi gayeyle neredeydiniz, kimlerleydiniz?
Bugün neredesiniz?
Hiç inandırıcı gelmiyorsunuz bana biliyor musunuz?
Sahi biraz omurgasızlık yok mu bu tavırlarda?
Bukalemunca hareketler yok mu?
Bu dünyanın bu tavırlı insancıkları yordu beni inanın genç yaşımda yorgun ekim güneşi gibiyim.
Allah'tan güç, sıhhat, huzur, saadet, sadâkat, helallik, hoşnutluk, doğruluk, cennet... isteyelim olur mu?
Diğerleri geçici ve boş değil mi?
Hoşça kalınız, güneşiniz solmasın...