Toplum içerisinde, birilerinin sırtına, omzuna basarak yükselmeye çalışan tip insanlar, o kişilere, hep arkadaşım, dostum diyerek yaklaşan tipler değil midir?
Oysa gerçek dost, arkadaşının, dostunun omzuna basarak yükselmeyi düşünmez bile.
Arkadaşına, dostuna ne kendisi yanlış yapar ne de başkalarının yanlış yapmasına ortam yaratmaz.
Zor günlerinde daima arkadaşının, dostunun yanındadır, o gerçek dost!
Çoğu zaman biz insanlar sözcüklerin kıymetini bilemiyoruz.
Ya onları boşu boşuna tüketiyoruz…
Ya da sessizliği tercih ediyoruz.
Aslında biz de farkındayız; onların bizim en saygıya değer kurtarıcılarımızın olduğunun…
Bizi biz yapanın o olduğunu…
‘Bunca boş konuşan insanın arasında dilsiz olmak engel değil devrimdir.’
Özdemir Asaf ne güzel söylemiş değil mi?
Bir düşünün eğer kelimeler ve sözcükler olmasaydı...
Biz ne olurduk?
İnsan olmanın bizim için çok önemi kalmazdı.
Sadece eli kolu ayağı hareket eden, düşünen ama hiçbir şeyi değiştiremeyen canlılar sınıfında olurduk.
İşte bu hal bilinmezliğinin ötesine geçemezdi.
Ruhumuz, tuz ruhundan ibaret sanki hiçbir ruh sessizliği kaldıramaz.
Eninde sonunda kendi kendini beslemek için başka bir ruhun sözcüklerine ihtiyaç duyarız…
Kimi zaman sözcükler bile yetişemiyor ruhumuza.
Çünkü ruhun dışına biz insanoğlunun ördüğü kalın bir duvar var.
O bazen kendimizi savunmak için iyi bir amaç uğruna kullandığımızı düşündüğümüz, o duvar ruhumuzu aç bırakıyor.
Açlıklar yaşanıyor.
Kendi içimize dönmek yerine veya kendi benciliğimizi doyurmak için ruhumuzu aç bırakmayalım.
Bir adım atın ve ruhu besleyelim ki başka bir aç sizi hissetsin.
Yaralı yerlerinizi sarmaya gelsin, baksın, konuşsun, dinlesin, sevsin...
Kıralım örülü içimizdeki kalın duvarları, eğer kıramıyorsak da bırakalım bu alışkanlığımızı.
Kelimelerin içlerini boşaltmayalım, arkadaşlık, dostluk ile uzaktan yakından ilgisi, ilişkisi bile olmayan amaçlara yönelik arayışlarına, arkadaşlık dostluk kelimelerini kullanarak, bu değerleri de çürütmeyelim…
Hani büyüklerimizin bir sözü vardır ya para biriktirme dost biriktir diye…
Haydi herkes yakın bulduğu bir dost yüreğine dokunsun.
Sonra değil, hemen…