Bu yazıyı kimler üstüne alınır, kimler alınmaz ya da kimler ders çıkartır, kimler ders çıkartmaz bilmiyorum ama ben yine de hatırlatmak istedim.
Hikaye o ki;
Kimsesiz, genç bir çoban varmış-çalışkan/azimli.
Sabahları erken kalkar, köpekleriyle birlikte hayvanlarını otlatmaya götürürmüş.
Bir süre sonra hayvanlarından bazılarının eksildiğini fark etmiş.
Her gün aynı şeyleri yaptığı halde, gece geri dönerken koyunların birer/ ikişer yok olmasına bir anlam veremiyormuş.
Düşünmüş taşınmış, soluğu, komşu köyde, herkese akıl vermesiyle ünlü, bilge dedenin yanında almış.
Dede çobana, ‘Görüyorum, çalışkan bir gençsin. Her şeyi hakkıyla yapmaya çalışıyorsun.’ demiş.
Çoban, ‘Peki ama nerede yanlış yapıyorum?’ diye sormuş.
Dede, ‘Köpeklerin hepsini değiştir! Bir tane bile eski bırakma,’ demiş ve onu yollamış.
Çoban bakmış gerçekten bir yanlışı yok, dedenin dediği gibi köpekleri değiştirmiş ve işine devam etmiş.
İlk gün, dönmüş, hayvanları saymış, hiç eksik yok. Kendini çok iyi hissetmiş. İkinci gün, dönmüş, hayvanları yine saymış, yine hiç eksik yok. Daha da iyi hissetmiş. Üçüncü gün de aynı geçmiş. Her şey eskisi gibi oldu diye çok sevinmiş/rahatlamış. Dördüncü gün, laf olsun diye koyunları sayarken birinin eksildiğini fark etmiş. Daha sonraki gün de iki koyun yok olmuş. ‘Eyvah,’ demiş, ‘Acaba bir tesadüf müydü bu, köpekleri boşuna mı değiştirdim?’
Koşa koşa dedeye gitmiş, olanları anlatmış. Biraz da kızgınmış.
Dede, çok şaşırmış. ‘Delikanlı, demek köpekleri değiştirdin ama koyunlar eksilmeye devam ediyor. Hem de üç gün aradan sonra. Sen köpeklerin hepsini değiştirdiğine emin misin?’ diye sormuş.
Çoban, ‘Evet. Hepsini değiştirdim, bir tane çok yaşlı vardı, zaten artık varlığı yokluğu bir, ona kıyamadım,’ deyince, ikisi göz göze gelip acı acı gülümseye başlamışlar birbirlerine. Dede arada yavaş yavaş kafasını da sallıyormuş, bu acı deneyiminin kıyılmışlığında eşlik ederken genç çobana.