PAZAR günü bir dost meclisinde konuştuk uzun uzun.
O kadar eskilere gitmişim ki;
‘Abi herkesin yanında konuşma nazar değer’ dedi.
Nazarlık bir şey yoktu tabii…
Sadece eski Samsun’dan bahsetmiştim.
Aristokrat ve köklü ailelerden…
İnsan ilişkilerinden…
Doğayla barışık Samsun’dan…
Samsun’un siyasi ve sosyal geçmişinden…
O geçmişi Samsun hayrına yaşayan yetkililerden…
Dinleyenlerin nezdinde bir tarih kitabı gibi oldum yani.
Aslında derdim ders vermek değil özlemim olan bir Samsun’u paylaşmaktı.
Bugünlere geldiğimizde medeni dünyanın insan bedenlerinde yarattığı hoyratlıkla talan edilen tabiat arazilerini…
İmar diye önümüze konulan ucube planları…
Her gün biraz daha yeşilden uzaklaşıp, betona dönüşen ve bunun tam tersi yaşadığım bir geçmişe özlemdi benimkisi.
Yakında geçilecek yol…
Bakılacak yeşil…
Nefes aldıracak bir orman ve bitki örtüsü de kalmayacak.
Doymak bilmeyen iştahlar, boş kalmış arazilerde yeni beton yığınları yaratmak için iş başındalar.
Ağaçlar içinde kalmış ve kendi içinde yeşili yaşatan her parsel, onlar için havada uçuşan liraların bekçisi.
Ne yaparsak daha çok kazanırız.
Nereye 1 metrekare daha beton sığdırırız hesabındalar.
Bu kentin geleceği karartılmış.
Yeşil alanları talan edilmiş.
Kendi parselinde bile mahremi yok edilmiş bir insanlık umurlarında bile değil.
Bugünün Atakum’u ne yazık ki kentleşme adına bu kadersizliği yaşamakta.
Tercih bölgesi diye kabaran iştahlara,
Ceplerini doldurmaktan başka bir düşünceleri olmayan doymazlara hizmet ediyor.
Daha çok istifade etmek için siyasette bir araçtı onlar için ama hiç olmazsa bugün itibariyle bir engel var karşılarında.
Yarın ne olacak bilemeyiz elbette.
Ama bir gerçek var ki;
Bugünün Atakum’u yarınlarda eskiyi daha çok özletecek.
Bu kesin!