23 NİSAN yazısını dün yazmıştım ama sevgili dostum, kardeşim Haldun Baş bana bir yazı postalayınca sosyal medyadan, paylaşmadan edemedim.
Her zaman söylediğim bir şey var geçmişimize dair.
Biz şanslı bir neslin fertleriyiz.
Dolayısıyla çocukluğunu da şanslı yaşayan bireyler arasında yer alıyoruz.
Semt sahalarımız vardı bizim.
Boş alanlarımız…
Kumluğumuz…
Bir girdik mi sahaya çıkmak bilmezdik.
Hani o; ‘5’te devre, 10’da oyun biter’ türünden de değil.
Haldun’un yolladığı yazı da, tam buna uyar şekilde.
Yazının adı;
‘ÇOCUKLUĞUMUZUN FUTBOL KURALALRI’
1-Şişman olan her zaman kalecidir.
2-Oyun sadece tüm oyuncular yorgunsa biter. (Kural 5 hariç)
3-Hakem yok.
4-Sadece faul ciddiyse penaltı olur.
5-Topun sahibi sinirlenirse maç biter.
6-En iyi iki oyuncu aynı takımda oynamaz.
7-Eğer bir takıma en son oyuncu olarak seçildiysen bu küçük düşürücüdür.
8-Sahadaki en iyi oyuncu topun sahibiyle aynı takımda değilse maç geç başlar.
9- Üç korner bir penaltıdır.
10- Hava kararmaya yakın maç berabere ise golü atan maçı kazanır.
11-Şut kalecinin boyunu aşıp, uzanamayacağı yere giderse gol sayılmaz.
12-Tahta kaleler çok lüks sayılırdı. İki taş koyup kale yapardık. Göz kararı gol sayılırdı.
13-Çaktırmadan kale küçültülebilir.
14-Abanmak yok, ayıp olurdu.
15-Dur, dur teyze geçsin!
Yeni nesil çok şey kaybetti hem de çok şey…
Belki top veya ayakkabı alacak paramız yoktu ama yemin ediyorum çok daha huzurlu…
Çok daha neşeli.
Çok daha güler yüzlü.
Çok daha insandık ne istediğini bilen.
Ahh, zavallı bugün çocuklar…
Dün bayramı kutladınız ama geçmişinizde neler çaldığımızı hiçbir zaman bilemeyeceksiniz!