KENTİN yıllar öncesi dokusunu bilenler menfi anlamda nasıl değişip dönüştüğünü daha iyi algılayacaklardır.
Samsun’un ilk imar planı 1915 yılında Fransızlar tarafından yapıldığını biliyorum.
Güneyden, kuzeye denizde doğru dik inen yollar…
Birbirine paralel caddeler.
Adeta teraslama yöntemiyle güneye doğru genişleyen bir yapılaşma.
Ve Canik ile Kara Samsun arasındaki çanakta gelişmeye çalışan mazbut, şirin bir kent o zamanlarda Samsun…
Sonrasında başta Karadeniz’in diğer illeri olmak üzere her yerden göç alıp, kozmopolit bir yapıya ve yapı karmaşasına dönen bir kent oluveriyoruz.
Özellikle de teknik ve imar bilgi yoksunu belediye başkanları döneminde çarpık yapılaşma alıp başını gidiyor.
Samsun’un kuzeyden güneye esen rüzgarlarının önü, yüksek yapılarla kesiliyor.
Bakıyorlar ki, güney istikametinde gelişmek zor, bu sefer doğu-batı eksenini seçiyor ve kenti o yönde betonlaşmaya zorluyorlar.
Tabi bu arada kentin eski mahalleleri sıkışık ve samimi ilişki yumakları içerisinde bu gelişmelerden nasiplerini alamıyorlar ne yazık ki!
Bu keşmekeşi çözmeyi kendilerine görev edinenler de olmuyor değil elbette…
Rahmetli Muzaffer Önder zamanında önce Samsunspor tesislerinin olduğu yerdeki baraka evler ve ırmağın kenarında ‘Çingene Mahallesi’ olarak tabir edilen yer, bugünkü Çevreyolu kenarında inşa edilen bloklara taşınıyor.
Daha sonrada öncelikle şehir merkezindeki eski evler bir bir yıkılarak apartmanlara, sitelere dönüşüyor.
Ama bu dönüşümden yıllara sari nasibini alamayan Zeytinlik, Kadıköy, Kışla, Hançerli, Hastane benzeri mahalleler hep Samsun’un sırtında kambur olarak kalmaya devam ediyor.
İşte bugün özellikle Büyükşehir Belediyesi önderliğinde yapılmaya çalışılan şey bu mahalleri yaşanabilir bir hale getirecek modernizasyonu gerçekleştirecek dönüşüm çalışmalarıdır.
Bitişi de elbette önemlidir ama başlanması ve hatta düşünülüp, projelendirilmesi bile başlı başına değerlidir.