Uzun süredir midem bulanıyordu…
Bu bulantı son günlerde artık dayanılmaz bir hal aldı…
Şimdi, “Bunu burada ne yazıyorsun kardeşim, doktora git” diyeceksiniz ama benim bulantı nedenim anatomik değil…
Benim bulantı nedenim sosyolojik…
Düşünce ile sözün birliği, düşünce ile davranışın birliği, davranış ile sözün birliği dürüstlüğün son noktasıdır.
Ve bu, birilerine benzeme, kendinden kaçma, samimiyeti yitirme gibi yaralara en güzel reçetedir.
Bireyin kendisi olması, kendine güvenmesi, toplumsal hayatta kişiyi diğer insanların gözünde daha önemli kılar ve bu ise, kişinin duygusal anlamda daha güçlü olmasını sağlar.
Olduğu gibi görünmemenin altında da aslında güvensizlik ve ezilmişlik duyguları vardır.
Birinden hoşlanmıyorsak bunu açık açık söyleyebilmeliyiz.
Birileri mutlu olacak diye içimizden gelmeyen hareket ve sözleri yapmamalıyız.
Yapmacılığı hissettiğimiz anda karşımızdaki insana doğrudan belli etmeliyiz.
Çevremiz de çok değişken olan içi dışı farklı toplumda göz boyayan bire bir kalınca esas yüzünü gösteren yapmacıklar er ya da geç bir gün kendilerini ele vereceklerdir.
İşte ben bu türlere artık dayanamadığım için midem bulanıyor…
Çünkü o kadar güzel oynuyorlar ki en yakınları bile anlayamıyor.
Bu türlerin zaten düşünceleri yüzlerine yansıdığı için sevimsiz, sanki yüzünde is varmış gibi kısacası çirkin gözüküyorlar.
Ne güzel demiş Hazreti Mevlana;
Güneş gibi ol şefkatte, merhamette.
Gece gibi ol ayıpları örtmekte.
Akarsu gibi ol keremde, cömertlikte.
Ölü gibi ol öfkede, asabiyette.
Toprak gibi ol tevazuda, mahviyette.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.