Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, yılın ikinci enflasyon raporunu açıkladı. Sizi bilmem ama benim bir hayli moralim bozuldu.
Öncelikle yılsonu enflasyon hedefinde 2 puanlık bir artış yapıldı ve yüzde 36'dan yüzde 38'e çıkarıldı.
Sadece mayıs ayında yani içinde bulunduğumuz bu ayda enflasyonun zirve noktasına ulaşması bekleniyor. Karahan'ın mayıs ayı enflasyon tahmini ise yıllık yüzde 74-75 civarı. Çok yüksek bir rakam.
Karahan enflasyonun bir zirveyi görmesinin ardından da haziran ayından itibaren düşmenin başlayacağını belirtti. Tabi bu düşüşte baz etkisinin öncelikle etkili olacağını da saklamadı Merkez Bankası Başkanı…
Peki ya sonrasında? Özellikle de yılın dördüncü çeyreğinde. Enflasyonda bütün önlemlere rağmen bozulma devam ederse ne olacak?
Bu noktada ise parasal sıkılaşmaya yani politika faizini artırmaya devam edeceklerini de net bir şekilde açıkladı Karahan. Yani Merkez Bankası şu an yüzde 50 civarında olan para politika faizini daha da yükseltmekten kaçınmayacağını net bir şekilde belirtiyor.
Peki, Merkez Bankası enflasyonda özellikle de mayıs ayında zirve bir enflasyon olacağını öngörüyor da para politika faizinde bir artışa yanaşmıyor. Karahan onun cevabını da verdi. Böyle bir artış yapılsaydı bile, enflasyonda herhangi bir etkisi olmayacağını öngördüklerini belirtti.
İşte tüm bunlar benim moralimin bozulmasına yetti.
Şu an enflasyondaki artışın temel nedeni öyle görünüyor ki iç talepteki ateşin bir türlü sönmemesi. Yani vatandaş, bir ay sonra fiyatların daha pahalı olacağını düşünerek, bir türlü alımdan vazgeçmiyor.
Her seferinde fiyat artışlarının azalacağına inanmıyor, bu nedenle de alımını hemen yapıyor. Bu davranış ortadan kalkmadığı sürece, yani vatandaş enflasyonun düşeceğine inanmadığı sürece, iç talebi düşürebilmek bir hayli zor.
Özellikle gıda enflasyonu ve hizmet enflasyonunda. Bir de kiralar var tabi. Vatandaş bu üç kalemde bir düşüş görmediği sürece, enflasyondaki yükseliş ne yazık ki devam edecektir.
Ve öyle görüyorum ki bu durumda enflasyonun düşmesinin özellikle de kalıcı olarak düşebilmesi, sanıldığının aksine daha uzun uzun sürecek. En azından benim gördüğümüz tablo, bunu gösteriyor.
Diğer tarafta ise gelir dağılımı fena halde bozulmuş durumda. Asgari ücrette yılın başından beri en az 2 bin 500 lirayı bulan bir erime söz konusu. Emeklinin durumunu söylemeye gerek var mı? Perişan durumdalar.
Diğer tarafta ücret artışı yapılsa, o zaman da enflasyonu körüklemeye devam ediyor. Yapılmasa vatandaş bu ekonomik koşullarda açlığa ve yoksulluğa mahkum oluyor.
Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal durumu yani. Çok ama çok zor günlerden geçiyoruz. Allah yardımcımız olsun!