Ne yalan söyleyeyim öyle futbolla ilgili bu köşeden bol kepçe ahkam kesecek bir donanınım yok. Aslında itiraf etmek gerekirse gazeteciliğimin en eksik tarafı da bu yönüdür.
Ama herkes gibi ben de futbolla ve olan bitenle elbette ilgileniyorum. Hele de Suudi Arabistan'da oynatılmak istenen Süper Kupa maçında çıkan rezaletlerden tutun da son dönemlerdeki büyük kulüplerin maçlarında TFF'ye yönelik tüm eleştirilerden bihaber de değilim elbette.
Bütün olan bitenden, konuşulanlardan ve yapılan yorumlardan anladığım tek gerçek; bu ülkede TFF'den yönetimden, daha doğrusu mevcut sistemden kaynaklanan ciddi sıkıntılar var. Ve bu gidişatın artık değişmesi gerekiyor.
Bütün bu eleştiriler karşısında TFF 18 Temmuz'da Genel Kurulu'nu toplayacak ve adaylar arasında en güçlü olan başkan seçilecek.
Son günlerde Samsun futbol camiasında çok konuşulan bir konu var. Benim de çok iyi tanıdığım Samsunspor'un efsanevi başkanı İsmail Uyanık'a TFF Başkanlığı'na aday olması için yapılan çağrılar.
Samsunsporlu futbolseverlerden tutun da spor camiasının profesyonel isimleri, Uyanık'a 'aday olması' konusunda yoğun talepte bulundular. O da bu isteklere kayıtsız kalamadı ve bir basın toplantısıyla aday adaylığını açıkladı. Şimdi aday olabilmesi için imza toplayacaklar ve eterli imza toplanırsa, TFF Başkanlığı'na aday olacak.
İsmail Uyanık'ı bilmem anlatmaya gerek var mı? Futbolun içinden gelen, 14,5 sene Samsunspor, 5 sene İstanbulspor idareciliği yapan, kulüp başkanlığı, kulüp yöneticiliği gibi görevler üstlenen bir futbol adamı olarak, tüm futbol camiasının iyi bildiği bir spor adamı Uyanık.
Düzenlediği basın toplantısında söyledikleri arasında en çok önemsediğim bölüm ise, TFF başkanlığına seçilen herkesin 'namuslu ve adaletli' bir yönetici olması gerektiğiydi.
"Elbette oraya gelen her insanın namusu, adaleti ve iyi niyetinden şüphemiz yok" diyor Uyanık ama yaşanan sorunların ana nedenini de iyi teşhis etmiş. İşaret ettiği ana sıkıntı ise 'sistem'sel.
İsmail Uyanık, "Ama sistem maalesef vesayet altına alıyor idareciliği. Baskı altına alıyor ve buna direnme kat sayısına göre de futbol ya dejenere oluyor ya da bilenler tarafından yönetilmeye devam ediyor. Ama bu baskılar ve bu uzaktan idare yöntemiyle doğruları yapmak ve futbolun adaletini sağlamak mümkün değil."
Uyanık'a göre Türk futbolunun kurtuluşu ise, "yabancı çöplüğüne dönen, büyük Avrupa kulüplerinin almayı düşünmediği, ikinci, üçüncü kalite adamları buraya doldurarak sınırsız yabancıyla oynamak'tan geçmiyor.
Bunun için Türk futbolunun amatörden başlayarak kendi yerli futbolcularını yetiştiren bir ülke olmaya yönelmesi gerektiğinin de altını çizen Uyanık, "Bu yapılabilirse Türk futbolu önümüzdeki 5-6 senede Şenol Güneş, Fatih Terim zamanında Avrupa ve dünyada yakalanan başarıları yakalayabilir. İthalatçı değil, kendine yeten ve hatta ihracat yapan bir futbolcu stokuna kavuştuğumuz zaman başarılı olabiliriz” uyarısı yapıyor.
Uyanık'ın sözlerinden anlaşılıyor ki Türkiye'de bu 'ithalat' sıkıntısı sadece ekonomide değil, futbolcu yetiştirmede bile başımıza bela olmuş durumda.
Enerjiden, tarıma, petrolden doğalgaza ve hatta futbolcuda bile 'kendi kendine yeten bir ülke olmaktan çıkmışız, 'ithalat cenneti' bir ülke haline getirilmişiz.
Bunu nasıl aşacağız. Yanıtı çok basit;
ÜRETEREK.
Yanıtı basit olsa bile uygulanması biraz zaman alacak bir iş bir. Ama asla imkansız değil!
Sayın İsmail Uyanık'a çıktığı bu yolda, bütün kalbimle başarı temenni ediyorum. Kendisi TFF Başkanı olarak görmek bizlerin de en büyük dileği!