25 yıldır enflasyon sorununu bir türlü çözemedik.
Sorun, 2008 küresel finans kriziyle başladı.
Gelişmiş ülkelerde faizler sıfıra yakın olduğu için Brezilya, Rusya, Hindistan ve Güney Afrika gibi ülkeler enflasyonu yüzde 5 civarına indirmeyi başardı.
Türkiye ise Arjantin ile birlikte yüksek enflasyon sorunu yaşamaya devam ediyor. Hele 2021 eylül ayından itibaren yanlış makroekonomik politikalarla Türk lirası sürekli değer kaybediyor.
Türkiye’nin sürekli dış ticaret ve cari açığının olması, kazandığından fazla harcadığı anlamına gelmektedir. Buna bir de döviz borcuyla yapılan yanlış yatırımları ekleyince, sıkıntı daha da büyüyor.
2014’ten bu yana döviz kredileriyle kamunun yeterince şeffaf olmayan mega projeleri ve çoğunlukla kamu bankalarının finanse ettiği ucuz TL konut ve tüketici kredileri makro dengeleri giderek bozdu.
Önceki gün bir ekonomi haberinde gördüm. Fizibilite çalışmaları yapılmadan “Her ile bir havaalanı” söylemleriyle hayata geçirilen yatırımların çoğu atıl durumdaymış. Havalimanlarında geçen yılın yolcu trafik verilerinden yola çıkılarak yapılan analizde, sektörde büyük bir atıl kapasite olduğu ortaya çıkmış durumda.
Şöyle ki hali hazırda; yeni yapılan 4 hava limanı çürüyor. 2 milyona yakın yolcu kapasiteli bu limanlarda (Uşak, Aydın Çıldır, Balıkesir ve Gökçeada limanları) hava trafiği yok. Sıfır veya sıfır derecesinde. 4-5 yıldır hiç uçak inmeyen limanlar var.
Samsun Çarşamba Havalimanı için durum nedir diye merak ettim. Tamam, yukarıdaki havalimanları gibi değil ama bizim havalimanı da kapasitesinin altında çalışıyor. Samsun Çarşamba Havalimanı'nın yolcu kapasitesi 2 milyon kişi. 2023 yılı yolcu sayısı ise 1 milyon 400 bin civarı. Yani kapasitesinin yüzde 70'lik bir bölümü kullanılabilmiş.
Enflasyonla mücadelede bu yüzden doğru yatırımlar ve kamuda disiplin ve tasarruf da büyük önem taşıyor. Hele de yanlış kamu yatırımları durumu daha da kötüleştiriyor. Sadece havalimanlarında durum buysa diğer yatırımlardaki (geçiş garantili otoyollar, şehir hastaneleri) zararı, varın siz düşünün.
Arjantin gibi daha da kötüye gitmek istemiyorsak, bu enflasyonla mücadele konusunu sıkı bir şekilde gündemimize almak zorundayız.
Mücadele ediyormuş gibi görünmek yerine gerçekten enflasyonu düşürmeyi istiyor muyuz önce buna karar versek iyi olur.
Son beş yılda Rusya ve Brezilya’nın enflasyonla başarılı mücadelesine bakmalı: Her iki ülke de enflasyonu düşürmek için birkaç yıl durgunluğun maliyetini siyasi olarak göze alarak merkez bankasını rahat bıraktı.
Türkiye’de ise merkez bankası başta olmak üzere kurumların bağımsızlığı büyük ölçüde erozyona uğradı ve yanlış makroekonomik politikalarla yüksek enflasyon geri döndü.
Yanlıştan dönüşün en önemli işareti, eleştiri ve ifade özgürlüğünün sağlıklı bir basın ve hukuk ortamında yeniden başlaması olacak.
***
Merkez Bankası’nın geçen hafta net döviz rezervlerinde, 4,5 milyar dolarlık erime daha yaşandığı hesaplandı. Böylece, önceki hafta 19,6 milyar dolar olarak açıklanan net döviz rezervleri 22 Mart haftasında 15 milyar dolar seviyesine geriledi.
Seçim öncesinde artan döviz talebini rezervlerden satıp, sonra faiz silahını kullanarak soğutmaya çalışmak, seçimlerden sonra ise yeni swaplar ve döviz girişlerine bel bağlamak, çok riskli bir ekonomik yaklaşım olarak görülüyor.1 Nisan'dan sonra neler olacağını gerçekten ben de çok merak etmeye başladım
Sata sata nereye kadar tutacağız bu kuru!