TÜİK'in verilerine göre; Türkiye'de 2 milyon 525 bin genç, nee okulda ne de işte…
Evde oturuyor...
Son 5 yıllık rakamlara göre 2018-2022 yılları arasında 1 milyon 967 bin üniversite öğrencisi okulu bırakmış.
Halbuki Türkiye, kişi başına düşen üniversite öğrenci sayısında açık ara Avrupa’nın zirvesinde yer alıyor.
En fazla üniversiteli bizde ama bu gençler mezun olduktan sonra iş bulabiliyorlar mı? Ne yazık ki hayır. Mezun sayısının artmasıyla “üniversiteli işsizler” kitlesi de genişliyor.
Bunun yanında üniversiteyi bırakan öğrencilerin sayısı da hızla artıyor. 2015 yılında 98 bin öğrenci üniversiteyi bırakırken bu sayı 2022 yılında 390 bine yükseldi.
Gençlerin üniversiteyi bırakmalarındaki en büyük neden şüphesiz ekonomik zorluklar. Bunun yanında 'liyakat' tartışmaları da gençlerin üniversiteden uzaklaşmasına neden oluyor.
“Boşuna mı okuyorum?” hissini paylaşan çok sayıda öğrenci var. Ayrıca son yıllarda enflasyonun rekor kırmasıyla geçim sıkıntısı da artınca, öğrenciler özellikle bulundukları illerin dışında üniversite okumak zorunda gençler okullarını masrafları kaldıramayınca okulu bırakmak zorunda kalıyorlar.
İşte görüldüğü gibi yüksek enflasyon sadece mutfağımızı değil geleceğimiz olan gençlerimizi de yutmaya başladı.
Türkiye'nin geleceği için en temel meselesiz halen yüzde 67 dolayında seyreden enflasyonun tekrar “makul” seviyelere indirilmesi. Türkiye için makul olan enflasyon ise tek haneli rakamlar.
Bakın enflasyonun mayıs ayında yüzde 75 civarına yükselmesi bekleniyor. Bizim yapmamız gereken ise yılsonuna kadar yüzde 36’ya indirmemiz gerektiği…
Merkez Bankası faiz artırım defterini ocak ayında kapatmıştı ama seçim öncesinde geçen hafta yüzde 50'ye çıkarma kararı geldi. Enflasyonda hedeften uzak kaldıkça faiz artırımı her zaman gündemde olacaktır.
Türkiye en az iki yıl daha yüksek enflasyon ile yaşayacağı muhakkak. Merkez'in ve ekonomi yönetiminin sıkılaştırma politikalarına devam etmesi çok önemli. Yoksa yüksek enflasyon yerine hiper enflasyon ile yaşamak durumunda kalırız.