Doğrusu şu Finlileri kıskanmamak elde değil.
Baksanıza üst üste 7'nci kez "dünyanın en mutlu ülkesi" seçildi Finlandiya…
Niye bu kadar mutlular diye merak ettim, araştırdım.
Bir kere Finlandiya'da yaşayanların uyguladığı üç kural varmış; Bu kuralların birincisi güçlü bir topluluk ve bağlılık duygusu, sonuncusu ise net bir amaç bulmak.
Eeee bunlar bize hiç de uzak kurallar değil ki. Türk insanı da arkadaş ve aile çevresi ile güçlü bir bağlılık duygusu içindedir. İstisnalar hariç olsa da iyilik yapmayı severiz, kimsenin kötülüğünü istemeyiz. Amaçsız yaşamayız.
Bizi mutsuz eden bunlar olamaz öyleyse. Devam edelim Finlandiya'ya. Bu ikinci adımda işler biraz değişiyor gibi. Çünkü bu ülkenin moralinin yüksek olması yalnızca bu üç kurala bağlı değil gibi görünüyor. Kurumlar da önemli mesela Finlandiya'da. İyi işleyen devlet kurumları var.
Araştırmanızı daha da ilerletince, güçlü bir refah toplumu olduğunu görüyorsunuz Finlandiya'nın. Devlet yetkililerine güven zirvede. Neredeyse hiçbir yolsuzluk olayı yaşanmıyor. Sağlık ve eğitim sistemi tamamen ücretsiz. Öyle velisinden binlerce lira alıp, öğretmenine asgari ücreti reva gören özel okulları ya da acil olarak gelen hastasından bile, acaba nasıl para koparabilirim diye yanıp tutuşan özel hastaneleri yok örneğin.
Üstelik doğayla olan iç içe Finliler. Taşı eksen bereket fışkıracak tarlalarını, köylerini bırakıp, kendi kendilerine yeter bir ülkeyken, dışarıdan saman ithal edecek bir hale getiren tarım politikaları yüzünden, betonlara boğulmuş kentlere akın etmemişler mesela. Dedim ya doğayla içiçe yaşıyorlar.
Anlayacağınız Finlilerin sağlıklı bir iş-yaşam dengeleri var.
Biz mi? Yani Türkiye. Biz bu mutluluk sıralamasının çok çok gerilerindeyiz. Tam 98'inci sıradayız.
Nasıl mutlu olalım ki… Neredeyse her gün zamlarla uyanıyoruz artık. Daha 3 sene önce 7 liraya aldığımız benzin bugün 45 liraya dayandı.
2 bin lira olan kiralar 30 bin lira, 300-400 bin liradan satılan evler, 5-10 milyon liraya ulaşmış halde.
Bırakın tatile gitmeyi, dışarda oturup bir şeyler yemek içmek bile ağır bir maddi külfet getiriyor.
Bu yıl örneğin dakikada 14 milyon 290 bin lira, günde 20 milyar 577 milyon lira, ayda 617 milyar 310 milyon lira, toplamda ise 7 trilyon 407 milyar lira vergi ödeyeceğiz ama yine de yetiremeyeceğiz. Çünkü 2024 Merkezi Yönetim Bütçesinde bütçe açık hedefi 2,6 trilyon lira. Faiz dışı açık ise, 1,4 trilyon lira.
Bütün bunlara bir de adalete ve hukuka güvensizlik, düşünce ve ifade özgürlüklerindeki sorunlar, liyakat krizleri ve geleceğe dair ümitsizliği ekleyin hadi mutlu olun bakalım, nasıl olacaksınız.
Her şeyi bırakın yıllardır üst üste yaşanan doğal felaketler yaşama sevincimizi alt üst etti. Depremler, seller, yangınlar, çığ, çevre felaketleri, maden faciaları...
Say say bitmiyor!
Bilim adamlarının bütün bu felaketlere karşı yıllar öncesinden yaptıkları uyarıların hiç dikkate alınmadığını, binlerce insanımızı bir saatte, bir gece kaybettiğinizde anladığınızda, yıkılıyorsunuz, çöküyorsunuz adeta!
Finliler dünyanın en mutlu insanlarıymış. Olurlar tabi. Dert kasavet yok ki adamlarda. Bizim yaşadıklarımızın üçte birini yaşasınlar, bakın bakalım dünyalarını değiştirmiyorlar mı!
***
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın son haftalardaki döviz satışı 20 milyar dolara ulaşırken, swap’lar hariç net döviz rezervi de -62,8 milyar dolara inerek yeni rekorunu gördü. Gerileminin nedeni yerel seçimler öncesi yükselen döviz talebi, Merkez Bankası yeni yönetiminin göreve geldiğinden bu yana topladığı rezervlerin de erimesine yol açtı.
***
Türkiye’nin serbest ticaret anlaşması (STA) imzaladığı ülkelerle dış ticaret açığı 2022’deki 1,2 milyar dolar seviyesinden, 2023’te 10 kattan fazla artarak 14 milyara sert yükseldi. Açığın artmasının nedeni İsviçre’den ve BAE’den ithal edilen 28,6 milyar dolarlık altın…