YILLAR önce büyük bir felaket yaşanmıştı bu şehirde.
TOKİ konutlarında, Atakum’da can kayıplarına neden olan bir sel felaketi…
Doğada hiçbir şey kendi kendine olmuyor haliyle…
Siz onun dengesini bozuyorsanız, o da size cezasını kesiyor.
Ne demek istediğimi anlamanız son derece basit.
Gelin Atakum’a ya da Canik, İlkadım ilçelerine…
Şöyle alçak bir yerden yukarılara doğru bir bakın.
Ne göreceksiniz diye sormama gerek yok tabii…
Göreceğiniz tek şey bir beton yığını.
Hani bazılarının yarattıkları nüfus yoğunluğunu şehrin gelişimi olarak lanse ettikleri manzara.
Yeşil yok.
Ağaç yok.
Olana sahiplenme yok.
Var diyorsanız Samsun’un eski resimlerine bir bakın.
Görebildiğiniz yerlerin o günkü manzaralarına…
Ne yapmışız?
Eee hale getirmişiz bir kez daha fark edin.
Şimdi siz yeşili, ağaçları, ormanları yok ederseniz.
Dere yataklarını kapatıp üzerlerine bina inşa ederseniz.
Yaşayabileceğiniz tek şey, felakettir.
Şimdi siz, şişirdiğiniz nüfus yoğunluklarına gerekli alt yapı hizmetlerini sunamazsanız…
Atık sular için gerekli tertibatı alamazsanız…
Yağan yağmura, akan suya gidecek yer bulamazsanız.
Sonucun ne olacağı bellidir.
Yağmurlar eskiden de yağardı.
Seller o zamanda taşardı.
Ama yayılacak arazi, karışacak toprak bulurlardı.
Şimdilerde olmayan toprak, arazi ağaç ve yeşildir.
Bu kaderi doğaya yüklemek sorumluluktan kaçmaktır.
Çünkü felaketi hazırlayan da hak edende insanoğlunun ta kendisidir.