HİÇ unutmuyorum Samsun ilk şehidini verdiğinde yazmıştım o yazıyı…
Her şehit cenazesinde olduğu gibi kalabalıklar sokaklarda bağırıyordu;
“ Şehitler ölmez vatan bölünmez!.
Oysa ölen biri vardı.
Annesi, babası, kardeşleri peşinden ağıt yakıp gözyaşı döküyorlardı.
Sonra Türk bayrağına sarılı tabutunu açıp, o cansız bedeni toprağa verip dönüşü olmayan yolculuğa uğurladılar..
Kalabalıklar hala bağırıyordu;
“Şehitler ölmez vatan bölünmez.”
Ölen kimdi peki?.
Bir daha geri gelmeyecek olan?.
Onun için yazının başlığı;
“Siz onu birde Fikret’in annesine sorun” diye atmıştım.
Yıllar sonra duydum ki, Şehit Fikret’in annesi o yazıyı okuyup, kesmiş ve çerçeveleterek başucuna asmış.
Bu şu demekti.
Acı onundu..
Onun ciğeri yanmıştı.
Kalabalıklar, “şehitler ölmez” diye bağırmakla Fikret geri dönmez ve hayat bulmazdı..
Gerçek buydu işte..
Bunları neden yazıyorum..
Soma’da 350 can gitti…
“Yaralar sarılacak” dediler..
Güneydoğu’da teröre on binlerce şehit verdik.
“Kanları yerde kalmayacak” dediler..
Yurdun dört bir köşesini seller bastı.
“Devlet yanınızda ne gerekiyorsa yapılacak” dediler..
FETÖ puştluğuna bir gecede 350 can verdik..
Askerin boğazı kesildi..
Bakın yazılanlara sosyal medyada;
“15 TEMMUZ’u planlayanlar varmış!”
Doğrudur, yanlıştır bilemem..
Ne oldu?..
Bitti mi terör?.
Önlenebildi mi seller?..
Maden kazaları sona erdi mi?..
Boşa giden canlar geri döndü mü?.
Akan kanlar dindi mi?..
Demem odur ki;
Üç süslü kelime edip, sırt sıvazlayarak hiçbir şey yerine gelmiyor..
Ne acılar diniyor!..
Ne de, gözyaşları!