YAŞADIĞIMIZ seçim sürecinin birçok dengeyi yerine oturtacağını düşünüp, sevinmiştik.
Bu ülkenin insanının düşünen bir değer olduğunun farkına vardığını ummuştuk.
Bireylerin tek başına bir şey ifade etmediğini,
Çoğulculukla, toplumculukla hareket ettiğimizde çok şeyi değiştireceğimizi fark ettik diye düşünmüştük.
Sadece halk olarak biz değil bizi yönetenlerinde aynı gerçeklere vakıf olacağını,
Seçim sonuçlarının önemli bir mesaj olarak algılanacağını,
Ülkede artık bundan sonra gelecek için fikirler üretilmesi gerçeğinin yolundan gidileceğini düşünmeye başlamalıydık.
Zira hep ‘Ben’ demenin,
Seni, sizi düşünmemenin bir yararı olmadığını asla da olamayacağını fark etmeliydik.
Yıllardan beri öyle bir algı oluşturduk ki;
Sosyal toplumda da,
Siyasette de,
Sporda da,
Ben kazanayım.
Takımım kazansın.
Desteklediğim partim kazansın da ne olursa olsun dedik.
Bencilce düşündük.
Karşımızdakileri, onlarında duyguları, hisleri, beklentileri olduğunu hiç hesap etmedik.
Belki ettik de içimizden mi işimize mi gelmedi, bilemedim.
Gelmedi de ne oldu?
Hesapsız, kitapsız, duygusuz, anlayışsız bir toplum olup, çıkıverdik.
Oysa millet olmanı yolu,
Paylaşan,
Birbirine anlayışla bakan.
Karşıt fikirlere saygı duyan,
Sadece bana değil bize diyebilen bir yapıya saygı duyabilmekten geçiyor.
Artık bendencilikten kesin olarak vazgeçmeliyiz.
‘Ben’ değil, ‘biz’ demeliyiz.
Milleti, onun her ferdini sevmeli.
Milleti bütünüyle sahiplenmeliyiz.
Kişilerin değil milletin menfaatlerini öngörmeli,
Hakka, hukuka saygı göstermeliyiz.
Bunun için yöntem bellidir.
Tektir!
Adı da; ‘ DEMOKRASİ’dir.
Bu yoldan yürüyen bir toplumun bireyleri olmak dileğiyle…