DEPREM bölgelerinden gelen görüntüler günlük yaşantımızın tamamını ipotektenmiş durumda.
Gün içinde gittiğimiz her yerde mutlaka bir canlı yayın kanalı açık ve insanlar umutla moloz yığınlarının üzerinde birikmiş kalabalıklardan gelecek müjdeli habere kilitlenmiş.
Sabah spor için gittiğim salonda da hemen bir haber kanalını açarak rutin izlenen bir kanalın devreye girmesini engelliyorum.
O küçük canların tozlar içinde gün yüzüne çıkan yüzlerini görmek inanın her türlü enerjiyi sağlıyor bedenime…
Zaman zaman insanlarımızın, ‘Bu binaların hesabını kim verecek? Ya da biz şu binada kolon eksiltildiğini söylediğimiz halde kimse oralı olmadı!’ sözlerine üst düzey yetkililerinin dahi;
‘Hele şu sıkıntılı günleri bir atlatalım, onların hepsine bakacağız’ sözleri, sözde kalmamalı.
Yüce halkımız ve sorumlu sivil toplum kuruluşları da bu sözlerin takipçisi olmalı.
Yıkılmış bir bina görüntüsü ekrana geldiğinde mesleğim gereği açıkta kalan demir donatılarına bakıp, özellikle kiriş-kolon birleşmelerindeki demir donanımını çözmeye çalışıyorum.
Zira deprem yönetmeliğine göre nasıl bir demir donatısı döşeneceği konusu çok açık.
Bunu benim veya benim televizyondan izleyenlerin ekrandan sağlıklı bir teşhis koyması çok mümkün değil.
Bir takım bulguları görsek de sonuçlandırmak çok sağlıklı değil.
O nedenle, arama-kurtarma faaliyetleri bitip, enkaz kaldırma çalışmaları başlamadan önce mutlaka yıkılan her binada en azından beton kalitesi incelenmeli ve demir donatısı haritası çıkartılmalıdır.
Binlerce insanımıza mezar olan bu yapıların bu sonuca getiren kalitesizliği ortadadır.
O halde, bu sorumsuzluğa ve vicdansızlığa neden olanlardan mutlaka hesap sorulmalıdır.
Tüm bunları zihnimden geçirirken yıllar önce mesleki olarak yaşadığım bir anım geldi aklıma.
70’li yılların sonunda statik projesini yaptığım ve fenni mesuliyeti üzerimde olan bir binada, yapı sahibinin merdiven kovasındaki kolonlardan birisini, ‘Bu fazla!’ diyerek imalat anında iptal etmesi üzerine noterden ihtarname çekerek fenni mesullükten istifa etmiştim.
Bugün görüyorum ki aradan 40 küsur yıl geçmesine rağmen bu çarpık zihniyette hiçbir değişim olmamış!
Gideni geri getiremeyiz ama felaketlerden ders çıkartmasını öğrenmemiz lazım.
Eksik döşenen her demirin,
Kalitesiz her metreküp betonun, gelecekte insan hayatını zayi edecek nedenler yaratacağını bugünden görüp, önlem almamız gerekiyor.