SAĞLIĞIMIZDAN bahsediyorum.
Perşembe günü gazeteye gittiğimde Yazı İşleri Müdürü kardeşim (Ben kısaca Of’lu diyorum) Ersin Sarıalioğlu,
“Abi şu konuyu bir yazsan” demişti.
Bir misafirim vardı o gün Radyo Gerçek’te ve öğleden sonranın yoğun geçeceğini düşünerek yazımı sabahtan yazıp, siteye atmıştım.
Bu arada misafir demişken birkaç cümle etmeden geçemeyeceğim.
Büyük Anadolu Hastaneleri Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Opr. Dr. Yakup Yönten ve değerli eşi Dr. Nilgün Yönten’i misafir ettik.
Sayın Yönten ile radyo canlı yayınında Anadolu Hastanelerinin tarihçesini ve gelişimini konuştuk.
Gazetede çok geniş olarak yer alacağı için kısa geçiyorum ama büyük hedefleri olan bir tıp adamı kendisi.
Başta eşi olmak üzere mesai arkadaşları ile birlikte İlkadım kenti Samsun’dan attığı ve atacağı ilk adımlarla sağlık sektöründe sağlıklı bir gelişmenin ve sektörde hak ettikleri yeri almanın çabasını sürdürüyorlar.
Son ürün hizmete soktukları yeni bina ama işler bununla da bitmiyor.
Samsun’un bu alanda dünyaya açılan penceresi olmak iddia ve gerçekliliğini devam ettirmeye çalışıyorlar.
Kendilerine bir kez daha başarılar diliyorum.
Gelelim konumuza.
Sağlıktan bahsediyorduk.
Kişisel bakım ve özen elbette önemlidir ama devletin sağlık politikaları ve bu konudaki takibi sağlıkta kalitenin gelişmesi, insan sağlığın ana tema olarak yürürlükte kalmasının en önemli etkeni olacaktır.
Bunu şunun için diyorum.
Son yıllarda ithalat yoluyla yurdumuza sokulan küçük ve büyükbaş hayvan ile kırmızı et konusunda zafiyetler yaşanıyor.
Suhuniyetli insanların devletin kendilerine açtığı kapıyı kötü niyetlerine alet ederken Türk halkının sağlığını hiçe saymaları affedilecek bir şey değil.
Nereden ithal edildikleri belli olan koyunlarda şarbon hastalığına rastlanması işin boyutunun nereye vardığını açıklıyor.
Kontrol mekanizmalarının sadece evraklara laf olsun diye atılan imzalardan ibaret olmadığını, imzalarını kötü niyetlere alet edenlere birileri yeniden ve ciddi olarak hatırlatmalı.
“Yasalar” diyeceğim ama ne yazık ki, son yıllarda artık onların da “Adamına göre” veya “Olayına göre” uygulandığını söyleyenlere katılmamak mümkün değil.