DÜN öğle üzeri gazeteye uğradığımda Uğur kardeşim dedi ki;
“Abi, asgari ücret 3 bin 100 lira oldu. Ne diyorsun?”
“İşçinin, memurun, emeklinin totalde halkın çektiği sefalete bakarak bence iyi rakam. İyi gitmeyen ev ekonomilerini bir de korona vurunca hükümet bonkör davranmış” dedim.
Hatta emekli maaşlarını da asgari ücret seviyesine getirsinler, doğrusu bu diye de konuştuk.
Aslında gerçekten de doğrusu bu.
Siz bir ülkede insanların geçinebileceği en alt rakamı tespit ediyorsunuz ama emekli maaşları bu rakamın çok çok altında.
Uğur kardeşim, 1.100 TL maaş alan emekli var, diye de savını güçlendirdi.
Hatırladığıma göre 3 bin 100 lira rakamı aynı zamanda bir siyasi partinin de teklif ettiği rakamdı.
Gazeteden ayrıldıktan sonra internete girdiğimde asgari ücret görüşmelerinin son toplantısı yapıldığını okuyunca bana verilen haberin de yanlış olduğu ortaya çıktı.
Zira yine internette CHP’li belediyelerin asgari ücreti 3 bin 100 liraya çektiklerini haberini okuyunca, rakamın nereden kaynaklandığı da anlaşıldı.
Şimdi gerçek rakama gelirsek, 2021 itibariyle geçerli olacak asgari ücret rakamı 2 bin 825 lira.
Tartışayım diyorum da neresini tartışayım?
Ya da tartışmaya nereden başlayayım?
Türk-İş’in tespitine göre, açlık sınırı 2 bin 431 lira, yoksulluk sınırı 7 bin 918 lira.
Ki bu rakam sonradan daha da yükseldi diye biliyorum.
Görünen o k, devletin arzu edilen rakamlara ulaşması bu ahvalde zor değil, imkansız.
Beklentilerin çok altında bir rakam.
Kim bilir kimler, ücret açıklanana kadar ne hayaller kurdu?
Kim ne derse desin, bu rakamla mutlu olacak insan yoktur diye düşünüyorum.
Olmayanı vermek Allah’a mahsus ama insanlarımızı insanca yaşatmak ve bu olanakları onlara sunmakta devletin görevi ve borcu.
Ne yalan söyleyeyim, gerçek rakam açıklanınca hevesim kursağımda kaldı.
O parayla bir ay geçinecek insanlarımızın umutsuzluğu gözünüzün önüne gelince mutlu olmanız ve yüzünüzün gülmesi mümkün değil.
Olmadı yani!
Asgaride kalan ücret, hiç olmadı!