SİVİL hayatından yakinen tanıdığım bir siyasetçi.
Hatta daha da ötesi dost diyebileceğim kadar yakın..
Hem hukuki ihtisası nedeniyle, hem de basın dünyasındaki yeri nedeniyle beraberliklerimiz var.
Hadi buda işin latifesi olsun, böbrek taşı düşürmeye bile beraber gitmişliğimiz var.
Av. Cemil Deveci’den bahsediyorum.
Atakum Belediye Başkanı’ndan.
Sivil hayatında sosyal dünyası son derece geniş olan, siyaseti bir beklentisi olduğu için değil ideallerine hizmet için yapan bir kimlik.
Yani oradan gelecek menfaat e ihtiyacı olmayan biri.
Paraya ihtiyacı olmayan biri siyaseti ne için yaparsa, öyle işte..
O nedenle il başkanlığı döneminde rahattı.
Ama bir ucundan girdiğiniz siyaset sizi bir yerlere sürükler..
Deveci’yi de belediye başkanlığına sürükledi..
İl başkanlığı ile belediye başkanlığı aynı şey değil..
Üstelik Cemil Deveci yumuşak karakterli biri.
İstismara açık bir karakter.
Belediyesinde alt personelin bu durumu lehlerine çok kullandığını duyuyorum.
Kırıp dökmeyi, elini masaya vurmayı tercih etmeyen birini suiistimal etmeye hazır çok çakal olur.
Ayrıca belediyede her gün halk ile ve verdiğiniz sözler ve taleplerle karşı karşıya kalırsınız..
Bu da insanı çok yorar.
Tabi Deveci’nin tek derdi bunlar değil.
Geldiği günden beri borçlarla uğraşıyor.
Üstelik kendi yönetiminde oluşan borçlar değil bunlar.
Geçmiş yönetimden devir aldığını söylediği borçlar.
Görevi teslim alana kadar borcunu, harcını arayıp sormayanlar başkan olduğu günden beri kapısını aşındırmaya, icra marifetiyle onu sıkıştırmaya, bunaltmaya devam ediyor..
Öyle ki, artı isyan ediyor..
Belki de, geldiğine geleceğine bin pişman…
Diyeceksiniz ki, “Borcu bilerek göreve geldi.”
Tamam diyelim ki, öyle..
Ama İller Bankası gelirinden başka hatırı sayılır bir geliri olmayan bir belediyeyi, salt muhalefet belediyesi olduğu için bu kadar sıkıştırmak çok hakkaniyetli mi sizce?..
Kimsenin alacağı kimsede kalmaz.
Tamam alacaklısınız(!) anladım da,
Ama biraz insaf!...