GEÇMİŞTEN üç olay hafızamda…
Biri, dere yatağına dönen Ağabali Caddesi’nde sürüklenen araç görüntüleri...
Atakum’da yatağı kaybolan Kuruzeytin Deresi’nin aldığı öç...
Bir diğeri, Canik’te TOKİ konutlarında yaşanan felaket…
Lovelet İş Merkezi’nde yaşananları da ayrı tutuyorum.
Yani ne zaman doğa ile oynamışız.
Yeri geldiğinde bize gereken dersi vermiş.
O vermiş ama biz almamakta ısrar etmişiz.
Dere yatağında akar.
Su yolunu bulur.
İnsan eliyle aptalca yapılan değişikliklerin ceremesini yine insan çeker.
Coğrafya diye bir şey var.
Dağlar, denizler, ovalar, nehirler…
Asırlardır oradalar.
Siz yüzyıllar boyu geniş yatağında akmakta olan suyun yatağını değiştirmeye, onu daraltmaya, üzerine binalar inşa etmeye çalışırsanız akıbeti ağır olur.
Ne zamandır yağmur yağmıyordu Samsun’da.
Şöyle doya doya yağsın diye içimden geçiriyordum.
Ama bir yandan da yağacak yağmurun asıl tokadını yiyecek yörelerimizi düşünüyordum.
Çünkü biliyordum ki yağmur bizde çiselese batıdaki ilçelerimiz de sel olur.
Bu seferde öyle olmuş.
Çarşamba, Terme, Salıpazarı yine yağmur felaketinden nasibini almış.
Ağustos ayı sıcak ve berrak olur.
Ama bu ilçemiz için karanlık ve felaket ayı bellenmiş artık.
Salıpazarı ilçesi belediye başkanı feryat ediyor.
Yıllar önce başlanan barajımız ödeneksizlikten bitirilemedi.
Salıpazarı Barajı bitmeden bu felaketler son bulmaz.
Devlet yardım elini mutlaka uzatacaktır ama gereken nihai tedbir ve yatırımlar da yapılmalı.
Ve bu çile artık son bulmalı.