TARKAN’ın son günlerde çok ses getiren bir şarkısı var ya;
‘Geçer geçer’ diyor orada…
Ben de ‘Biter biter’ diyorum.
Ne mi biter, gelin ona bir bakalım.
İnsanoğlunun en büyük zaaflarından birisi şatafatın yıldızlamasına kendisini çok kaptırması.
Öyle ki buna kendini kaptıran insan kolay kolay gerçeklere ve ait olması gereken yere dönemez.
Ait olduğu yer derken de bugünkü bulunduğu konuma kendisini öylesine kaptırır ve orayla özdeşleştirir ki…
Ayakları bu kadar yerden kesilmişken, bulutların üzerinde yürüyorken, bu yaşadıklarının birer sis bulutu olduğunu…
Bir gün güneş açtığında sis bulutlarının dağılıp, kralın çıplak olacağını düşünemez.
Düşünse de kendine yediremez.
Ama reel hayat böyle olmuyor.
Gerçekleri çok çabuk yüzünüze çarpıyor.
Bedeninize bol gelen elbise sırıtıyor ve inatla taşımaya çalıştığınız o elbise bir gün geliyor, sahibi tarafından üzerinizden alınıyor.
Demem odur ki…
Kendini bir rüyanın renkli dünyasına kaptırıp, bulutların üzerinde dolaşanlar…
Gelin, kimse sizi indirmeden yere inin.
Bir emanetçi olduğunuzu fark edin.
Etrafınızdaki şakşakçıların yarattığı sanal dünyadan bir an önce sıyrılın.
Size uzatılan ellerin aslında makamlara uzatıldığı ve geçmişten bugüne birçok ele de uzandığını, sizden sonra da yeniden uzanırken aynı yılışık gülüşlerin sergileneceğini unutmayın.
Hayatta ömrün bile bir sonu var.
Bir gün sıra size geliyor.
Hayat bitiyor ve geldiğiniz gibi gidiyorsunuz.
Hayata bile dur diyemeyen insan, kaderine nasıl ‘dur’ diyecek.
Bugünler iyi günler.
Siyah beyazken, renklere boyanmış günler…
Ama biter.
Siz isteseniz de istemeseniz de...
Vallahi biter.
Billahi biter.
Gelin siz bitmeyin.
Yarın bakacak yüzünüz olsun.