YAŞAMIN hiçbir döneminde doğup, büyüdüğümüz, bize ait olduğumuz yeri veren kentimize sırtımızı dönmedik.
Elindeki çok şeyi yitirdiğine tanıklık ettik bu kentin ama umudumuzu asla yitirmedik.
Karadeniz’in en büyük ve ilk Büyükşehir’i olan Samsun’u zayıflatmak için verilen çabalara ne yutkunduk ne de geri durduk.
Ağzımız laf yapıyordu, konuştuk.
Sosyal yaşam ve kültür açısından bölgesinin lideri olan bu kenti yıpratmak, eksiltmek ve elini zayıflatmak için verilen çabalara her dönemde şahit olduk.
Ekonomik olarak, yatırım olarak, üretim olarak ve kazanım olarak hangi sırada kalırsak kalalım boynumuzu bükmedik.
Kaderimize rıza göstermedik.
Bu kentin gururu Samsunspor’un ait olmadığı yerlerde gezinmesine sırt dönenlere karşın, umudumuzu yitirmedik.
Evet, yukarıda saydığım birçok şıkta geriledik, sıra kaybettik.
Hiç mi öne çıktığımız bir şey yok muydu, derseniz;
3. sayfa haberleri ile birinci olmuşuzdur mesela.
Ya da bugünlerde yaşadığımız gibi, kovid-19 vaka sayılarıyla…
Övünesi bir durum değil elbette.
Kelimenin tam anlamıyla, ‘Boynu bükük bir birincilik!’
Maalesef kendi kendimize bu büküklüğü hak eder hale geldik.
Ne kurallara uyduk...
Ne kendimize kural koyduk.
Yerelde söz sahibi olanlar çırpınıyorlar adeta.
Alınan kararları her gün halk ile paylaşıyorlar.
Kısıtlamadan kurtulmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Kesinlikle iddia ediyorum, kentin mülki idari amirleri bu konuda özgür olsalar Samsun’u bu ayıplı durumdan çıkaracak radikal kararları alıp, uygulamaya koyabilirler.
Ama ülkenin genel politikası, ekonominin ayakta kalmaya çalıştığı bu durumda bu tür radikal kararların alınmasına sıcak bakamıyor.
İş o zaman Samsun halkına, bize kalıyor.
Kimseyi düşünmüyorsak kendimizi düşüneceğiz ve boynumuzu büken bu birinciliği, el birliğiyle geride bırakacağız.
Başka kentleri bilemem ama sosyal ve kültürel yapısı ve yaşam anlayışıyla kıskanılan, göç alan Samsunumuza, böyle ayıplı yaşamak yakışmıyor.