HER iki yüzyılı yaşayanlar iyi biliyor.
Biz bu denli birbirimize saygımızı kaybetmiş bir toplum değildik.
1900’lü yıllarda da seçimler yapılmıştı.
Bir bölümünü yetişkin yaşa gelene kadar izledik sadece.
Önemli bir bölümünde de birer seçmen olarak oy kullanma hakkına sahip olduk.
Geçmişte de farklı siyasi partiler vardı.
O partilerin başında da farklı renklerden siyasi liderler.
Ben ekranda şahit olduğum ve son dönemlerde de hatırlatılmaya çalışılan siyasi bir hatıraya çok önem veririm.
Anıtkabir’de yapılacak bir tören için orada bulunan devlet erkanı içinde görevi icabı Rahmetli Süleyman Demirel önde, İsmet İnönü ise arkada yürümektedir.
İnönü’yü arkasında fark eden Demirel duraklayarak İnönü’nün kendisine yetişmesini sağlamak ister.
Rahmetli İsmet İnönü ise elini Demirel’in omzuna dokunarak bir şeyler fısıldar ve tören bu düzenle devam eder.
Sonrasında Demirel’e bu yaşanmışlığı sorduklarında;
‘Arkamda yürüyen bu yüce devletin kurucularından biriydi. Önünde yürümek bana hicap veriyordu. Hiç olmazsa beraber yürümeyi arzu ettim ama kendisi bana; ‘ Sen şu anda devleti temsil ediyorsun, yürümeye devam et’ dediğini söylemişti soruyu soranlara.
Şu adaba,
Şu tarihe saygıya…
Şu devlet tanımına be nezakete bir bakar mısınız?
Ki, yıllar boyu birbirlerine o dönemim üslubuyla en ağır eleştirileri suna siyasi liderler, iş devletin tanımına ve tanımlamasına geldiğinde, nasıl bir hürmet içinde olduklarını gösterir yakın tarihe ait en çarpıcı örnek ve mirastır.
Ben, devletimin bu anlayışta siyasi ve devlet temsilcileriyle temsil edildiği,
Rekabetin olduğu ama nezaketin kaybolmadığı,
Devletin geçmişine saygı duyulmaya devam edildiği bir süreci yeniden yaşayarak,
Hiçbir paye, madde, kazanımın yanınızda götüremeden veda edeceğimiz bu fani dünyaya.
Ama yaşadıklarımıza bir bakar mısınız?
Hakaretler.
Belden aşağı vurmalar.
Siyasi entrikalar.
Saygıdan, görgüden uzak yakıştırma ve yaklaşımlar.
Ve biz bunun adına seçim,
Yapılanlara da ‘Seçim icabı’ diyebiliyoruz.
Ne kusur ettik te, bunu yaşıyoruz, bilmiyorum.
Bilemiyorum!