ÖZGÜRLÜKLER sıralamasında, ‘Özgür Olmayan Ülke’ sınıfında kabul ediliyor olmamız talihsizlikten öte, bize yakışmayacak bir niteleme.
Ne demek, özgür olmayan ülke?
Esir pazarında mı yaşıyoruz yani?
Ayağımızda prangalarla mı yaşıyoruz.
Kamplarda bir kap yemek kuyruğunda mıyız?
Bir kentten diğer bir kente vesika alıp da mı gidiyoruz?
Değil elbette!
Kast edilen bu değil.
Bahse mevzu olan fikir özgürlükleri…
Demokratik ülkelerde anayasal haklar gereği fikir beyanı, yürüyüş ve toplantı hürriyetlerinin kısıtlandığı iması…
Avrupa ve dünya, ‘Özgür Olmayan Ülke’ tanımını bu değerler üzerinden yapıyor.
Böyle miyiz, değil miyiz tartışırız elbette ama lafı bile kanıma dokunuyor.
Çünkü öncelikle birey olarak ben özgürlüğüme son derece düşkünüm.
Parçası olduğum toplumunda böyle olmasını, görülmesini ve anılmasını isterim.
Ama bazı gelişme ve davranışlar ne yazık ki bizi bu talihsiz görüntünün kucağına atmaya devam ediyor.
Devletçi bir insan olduğumu herkes bilir.
Devletin her kademesindeki kurum üyeleriyle olan sevgi bağımı da…
Özellikle emniyet kademesinde çok dostum, çok güzel ilişkilerim var.
Sevgi bağlarım en üst seviyede...
Kendim içinde, ait olduğum toplum içinde huzur ve güvenliğimiz açısından en büyük güvence olarak gördüğüm bir kurum ve camia…
Ama halktan birilerini onlarla karşı karşıya gelmiş olarak görmek üzüyor beni.
Öyle bir olayda kişiler başkalaşıyor sanki.
Aynı tavanın balığı olduğumuzu…
Resmi elbisenin karşısında yer alanlar arasında analar, babalar, kardeşler olduğunu unutuveriyoruz.
Son örnek, ‘İstanbul’daki Onur Yürüyüşü.’
Yürüyüşün amacını tartışmak niyetinde değilim.
Ama hoşgörünün kaybolduğu anda verilen talimatla gazetecilerin bile ters kelepçe ile gözaltına alınırken sergilenen darp görüntülerini içime sindiremedim.
‘Ağzını açanı alın’ talimatı böylesi bir yürüyüş eylemi için gerekliyse, üzerine dört kişi çökerek, ters kelepçe takılıp gözaltına alınan gazetecinin ilçe emniyet müdürü tarafından misafir edilmesi nasıl izah edilebilir ki?
Bu cümleleri yazarken çok sevdiğim ve saydığım emniyet mensuplarını incitmiş olmaktan korkuyorum ama ben özgür bir ülkede yaşıyorum.
Ben kendimi ifade edebilmek için, ağzımı açmalıyım.
Kimseye zarar vermeden, yasaları delmeden yürüyebilmeliyim.
Demokratik bir ülkede, en doğal Anayasal haklarımı kullanmalıyım.
Polis ile halkı karşı karşıya getiren münferit talimatların engellenmesi en büyük arzum.
Çünkü ortaya çıkan görüntüler beni üzüyorum.
Vallahi, çok üzülüyorum…