HER insan yaşam amacını seçerek yürür, hayat dediğimiz bu yolda.
Hepimizin hayalleri…
Hepimizin amaçları var.
Ona erişmek, bunu yakalamak derken birde bakıyoruz koca bir ömür tüketmişiz.
Önemli olan tükettiğiniz yıllara anlam kazandırabilmek.
Onları paylaştığınız insanlar tarafından saygıyla anılabilmek.
Herkes farklı tarif ediyor, saygının anlamını…
Kimi, ne kadar güçlüysem, o kadar saygınım diyor.
Kimi, ne kadar hizmet edebildiysem, onun kadar.
Kimi, ne kadar iz bırakabildiysem, o denli işte.
Yani sonuçta, paylaştığınız insanlarla anlam kazanabiliyor her şey ve hayat.
Sizde, bu anlamın içerisinde çizebiliyorsunuz ancak yolunuzu…
Dediğim gibi, kimi parayla…
Kimi tesadüflerle…
Kimi sevgi, dostluk ve gönüllerde yer ettiği kadarıyla yakalıyor saygıyı.
Ben son yolu tercih edenlerden oldum her daim.
Öyle ki kendi mesleğimi yapmaktan bile, gücü elinde tuttuğunu düşünen zavallılardan uzak durmak amacıyla vazgeçtim.
İş olmazsa,
Para olmazsa,
Geriye ne kalır?
Önce anlaşılmak.
Sonra bu anlama yüklenen sevgi ve saygı kalır, saygı.
Paradan uzak duran insanların tercihi zor olanıdır ama…
İnsanlıktan yana olanlar ve beraberliklerden de bunu beklemeyi tercih ederler.
Sanırım en büyük şanssızlığımız, yetişen yeni neslin kendilerini bulundukları yerde kendilerini, sizden üste koymaları.
Yaptıklarınızın ve geçmişinizin farkında olamamalarıdır.
Siz olsanız da olur,
Olmasanız da olur, onlar için.
Onlar bilir!
Onlar değerlendirir sizi.
Ve fütursuzca bulurlar bu hakkı kendilerinde.
Yıllar önce geleceğimi tehlikeye atacak bir karar almış ve tesadüfen bir yerlere gelmiş cücük zihniyetler yüzünden, öz mesleğimden vazgeçmiştim.
Zaman geçiyor.
Hayat tükeniyor.
Yıllar bir, bir eriyor ama hiçbir şey değişmiyor.
Şartlar ve gelişmeler sizi yine ve yeniden vazgeçmeye itiyor.
En büyük talihsizliğimiz,
Değer bilmeyen değersizlerle, değer bulmaya çalışıyoruz ve kendini bilmez saygısızlarla yaşamak zorunda kalıyoruz bu dünyada!