YILLARCA millet olarak arzuladığımız, cumhuriyetimizin kuruluşundan itibaren de yaşadığımız demokrasi, nedense sonradan boğazımızı sıkmaya başladı.
Önce kurtulmaya çalıştık bu özgürlüklerin rejiminden…
Sonra da unutturmaya…
Her ne kadar halkımız için ‘balık hafızalı’ yakıştırması yapılsa da unutulmayacak şeyler vardır.
Ne zaman ki niyetlerimizi anlatamamaya…
Düşündüklerimizi yazamamaya…
Kafamızdan geçenleri konuşamamaya başladık, işte o zaman geriye doğru bakmaya başladık.
Demokrasiyi hatırladık.
Özgür olduğumuzu…
Mutlu olduğumuzu…
Hissettiklerimizi konuşma, yazma özgürlüklerimizi hatırladık.
Zaten bir şeyi yitirmeden değerini anlayamazsınız.
Altılı Masa’nın son toplantısında yükselen sesler ve kısılmaya kalkışılan seslerin getirdiği gerginlikten sonra ‘Bana bir masal anlat baba’ adlı yazımı kaleme almış ve ‘Meğerse demokrasi, Sayın Akşener için bir masalmış’ diye yazmıştım.
Kimileri doğru buldu.
Kimileri alındı.
Ama benim maksadım, kendiniz için istediğinizin aynısı veya değişiği bir başkası için de hak olmalıdır deyişini öne çıkarmak içindi.
Bazı cümleler için acele edilmiş ve önemli bir düstur unutulmuştu;
Yaşanılanlar karşısında tepkinizi vermeden önce 24 saat beklenmesi tavsiye edilir.
Bunun nedeni olayın sıcaklığı ile vereceğiniz tepkinin dozunu ayarlayamazsınız.
Ama 24 saat sonra duygularınız yatıştığında akıl bali olur ve doğru sözleri, doğru yöntemi bulma şansınız olur.
Cuma akşamı yaşananlardan sonra her iki hareket tarzını da görme imkânına sahip olduk.
Ama gün dönünce hırsına, hakkına, hukukuna sahip olanlar itidalli davranıp, yükselen tansiyonu yatıştırdılar.
Çünkü arzulanan rejimde taraflar vardı.
Fikir beyan edecek insan sayısı çoktu.
Düşünceler değişikti.
Beklenenin, ellerinin ovuşturanların aksine bir uzlaşma çıktı.
Bizim ve bizim gibi düşünenlerin demokrasinin peşine düşmesi ve özlemle beklemesinin nedeni işte budur;
DEMOKRASİ bir uzlaşma rejimidir.